Kentler değişiyor, insanlar değişiyor, yaşam değişiyor ve birçok yerleşim de bundan nasibini alıyor. Dönüşüm, deprem ile birçok kentin kapısına dayandı. Yeni süreçte bir farklılaşma doğacağı artık belli oldu. Dönüşüm ile ortaya çıkan bir sorun da var: “Dönüşüm kentlerin tarihi dokusunu nasıl etkileyecek?”
Kimi kentler turizmin yararının farkına vararak, kentlerinde dönüşümü öncelikle tarihi dokuyu kurtarmakla sağlamışlar, kimi kentler ise “fırsat bu fırsat” diyerek eski yapıların harabe oluşundan yararlanıp, yıkıp atmışlar.
Sağlıklı konutlar ile yenilenen kentlerde, dünden gelenlerin de aslına uygun düzenlenmesi gerekiyor. Bu bağlamda, tarihe ışık tutan ÇEKÜL Vakfı ile Tarihi Kentler Birliği’nin önemli çalışmaları var.
Tarihi Kentler Birliği Başdanışmanı ve ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen hoca ile Yüksek Danışma Kurulu Üyesi Hurşit Arslan ve vakıf arkeologlarıyla yaptığımız görüşmede, kentlerin tarihi üzerinde söyleştik. Orada, yapılanların anlatıldığı bir tanıtım kitapçığının girişinde “Birlikte” başlığı altında anlatılan yol dikkatimi çekti.
Deniyordu ki;
“Birlikte: Tek sözcük, kolaycılığa, bürokratik engellere, paramız yok gerekçesine sırtını çeviren, kulaklarını sıkıca tıkayan, aslında sadece ve hep aynı sözcük: ‘Birlikte’. ÇEKÜL Vakfı’nın yıllardır inatla, inanarak savunduğu kavramlardan birisi bu. Kamu, yerel ve sivil özel birlikteliği. Nitekim hepten hayatımızdan silip atmadığımız, buna rağmen kullanmaktan uygulamaktan kaçındığımız bir atasözümüzde dendiği gibi, ‘birlikten kuvvet doğar.’
Kentin hâlihazırda sahipleri, başka yerden göçüp kenti sahiplenenler, başka yerlere göçüp kentlerini unutmayanlar, ellerini hep birlikte taşın altına koydular. Kültürel ve tarihi dokunun üzerine sinmiş tozu temizleyip baktılar ve önce fark ettiler, sonra kırıklarını, yaralarını bulup onardılar. İyileştirdiler ve ardından kendi hayatlarına, ülke ve dünya vatandaşlarının hayatlarına kattılar. Bunu ortak aklı kullanarak, yani kamu-yerel-sivil özel ittifakını oluşturarak yaptılar. 1990 yılında doğa, kültür, eğitim, örgütlenme ve tanıtım olarak beş ana başlık altında program ve projeler üreten ÇEKÜL Vakfı ise tüm sürece bilgi ve deneyimi ile yön verdi.”
İşte önemli olan bu. Kamu, sivil ve özel “birlikte” bir dönüşümü sahiplendiğinde, tarihi doku dahi yeniden var kılınabiliyor.
Köyden kente göç sonrası oluşan çarpıklıklar ve katlı yapı yoğunluğu ile soluksuz kalan kentlerde, tarihi yapıların aslına uygun yaşatılması gerekir.
İşin farkına varan, bu anlamda turizmden önemli pay alıyor. İç turizmde, giderek tarihi kent dokuları öne çıkıyor. Deprem dönüşümü, kentsel dönüşüm ya da yerinde dönüşüm ile, dünden bugüne eren tarihi dokuyu da daha sağlıklı kılmak, çevre düzenlerini sağlamak, bu yolla kentleri dünü ile buluşturup turizme açmak olası. Bakalım olanaklarını kim ne kadar bu yönde kullanacak.