Antalya kapsamında 'bölgesel turizm yönetimi' konusunda 2000'den bu yana teorik ve pratik çalışmalar yaparak, bu çağdaş turizm hareketinin ulusal çapta uygulanması yönündeki mesajlarımızı, geçen yazımızda dile getirdik. Bu yazımızda da, sözü fazla uzatmaksızın önerilen uygulamanın Adana'ya nasıl bir turizm ortamı getirerek, taşın gediğine oturtulurcasına uygulanabileceğini ve kısa sürede de sıra dışı sonuçlar alınabileceğini sergileyeceğiz.
Turizmde henüz gelişmemiş yörelerde, çok yaygın ve haklı bir görüş var; 'Bizde oteller ve diğer turistik hizmetler yok ki, turist gelsin ve turizm gelişsin?' şeklinde ifade edilen bu anlayışa karşın söylenecek tek bir söz var; Turizm için otel veya hazır turistik ortam gerekmez, sadece 'potansiyel' yeterlidir, diğerleri de hızla geliştirilir!' İşte bu açıdan, Adana ve çok değerli hinterlandının turizmde çok geniş ve tutarlı bir potansiyeli vardır ve işlenmelidir.
Ayrıca, Antalya ve İstanbul gibi turizmde gelişmiş' olan yörelerde, piyasa raconu haline gelmiş olan rant faktörü' ile turizmin getirdiği ekonomik gelişmede ciddi aksaklıklar ve tıkanmalar oluşmuştur. Mevcut durumu gerçekçi değerlendiren planlı bir atılımla gelişmenin yönetilebilmesi sayesinde, Adana merkezli bir Çukurova yöresinin, 3-5 yılda gıpta edilen ve örnek bir turizm yöresine dönüşmemesi için, sadece vizyonsuzluk ve kararsızlık gerekir.
TURİZMDE ADANA'NIN BAŞARI PORTFÖYÜ VE SENARYOSU:
Turizm öyle sanıldığı gibi 'çok özel ve kapalı kutu' olan bir olay değildir. Gerçekte 'hayatın özgün bir kesiti' olan turizm, sadece dış turizmle de sınırlanamaz. Bacasız sanayi olarak nitelendirilen turizm, 40 sektör kapsamında, turist olarak anılan ve çeşitli nedenlerle evinden uzaklaşan gezginlerce oluşturulan bir hizmetler ve ekonomik faaliyetler bütünüdür. Yeterli sosyo ekonomik ve kültürel altyapıya sahip Çukurova da, çok büyük bir potansiyeldir.
Yazımızın dar kapsamında, yöredeki hangi beldelerde ne gibi gelişmeler kaydedilebileceğini sıralamak ve konuyu da dağıtmak istemiyoruz. Ancak bu bakışla olaya yaklaşıldığında, belki de sahillerde yoğunlaşan bir kitle turizmi modelinin (henüz) yörede gelişmediği için, belki şükretmek bile gerekecektir. Çünkü bu karakter ağırlıklı olarak gelişen bir yörede, doğal değerler yanında mevcut sosyo kültürel değerler de hızla dejenere olabilmektedir.
Zaten charter seferleriyle ve 'doldur boşalt' dönemlerine bağlı olarak gerçekleşen kitle turizmi, özünde 'taşıma suyla değirmen çevirmek' gibi bir çarpık karakter taşımaktadır. Buna karşın, yörenin halihazır yapısına uygun olarak planlanabilecek bir turizm karakteri ise, çok daha verimli ve sürdürülebilir ortamların elde edilebileceği imkan oluşturmaktadır. Yapılacak basit işlem ise, uyumlu bir turistik arz ve talep ekonomisinin geliştirilmesidir.
Uygulanması gereken senaryo ise, 'yatırımlar-işletmeler-pazarlama' unsurlarından oluşan üç kritik sacayağının, yerel karaktere uygun olarak oya gibi işlenmesi ve gerçekleştirilerek yaşama sokulmasından ibarettir. Burada en can alıcı nokta ise, söz konusu senaryonun yapımcısının ve turizm filminin patronunun kim olacağıdır. Zira, yaşamın özel kesiti olan turizm endüstrisinde böyle bir patronluk söz konusu olmadığından turizm yönetilemiyor.
TURİZMDE DEVLET POLİTİKASI VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLENMESİ:
Türkiye'nin turizm macerasına bir göz atıldığında, turizmin her yönüyle Ankara'dan ve Turizm Bakanlığı patronajı ile yönetilme gayretinde geçmiş olan bir 40 yıllık süreç söz konusudur. Fakat bunun son 10 yıllık yakın kesitinde de, 2.Turizm Hamlesi ile başlayan ve 2023 Stratejisine de hüküm olarak girmiş olan 'Turizm Konseyleri' zinciri şeklindeki Devlet tercihi ve kararı ile noktalandığı bir gerçektir. Ancak bu uygulama yıllardır gerçekleştirilmemiştir.
Oysa, teşkilat şeması ayrıntılarına kadar tariflenen belde, ilçe ve il turizm konseylerinin yerellerde örgütlenmesi ve her yönüyle, katılımcı bir sivil toplum anlayışıyla kamu ve özel kesim işbirliğinin en etkili tarzda sergilenmesi, net bir şekilde hükme bağlanmıştır. Son iki yıldır da, bu yönde piyasada oluşan taleplerle ve koordinasyon boşluğunu olsun doldurmak amacıyla, 20 kadar ilimizde Valiliklerin Turizm Konseyi' toplantıları uygulamaları başlatılmıştır.
Fakat turizm endüstrisinin çok geniş ve dağınık yapısında, toplantı kararlarıyla ve devreye alınabilen ufak bazı tedbirlerle yerel turizmin oluşması-gelişmesi-yönetilmesi gibi boyutların sürdürülebilmesi, hiç de mümkün değildir. Bu yönde yapılmazı farz olan; Gerçek bir yerel demokratik STK oluşumuyla devreye alınabilecek pilot nitelikte bir uygulamanın hemen başlatılması ve en seri şekilde 'uygulama yönetmeliğinin' de resmen yürürlüğe sokulmasıdır.
ANADOLU BELDELERİ TURİZM BEKLİYOR AMA YOL-YORDAM-YÖNTEM YOK?
Çerçevenin bu yönünü, makro ekonomik düzeyde konuları yıllardır işlediğimiz makalelerimizde her yönüyle irdelemiş durumdayız. 2023 Stratejisi, Anadolu'yu özgün bir turizm ürünü ve tüm yörelerinde gelişim altyapısı olarak tariflemiş, bu sürecin de yeterli ve tutarlı yöntem zeminlerini hazırlamıştır. Fakat oyunun kurallarında oluşan ve ikmal edilemeyen belirsizlikler, son 6 yıldır tüm makro gelişim çarklarını durdurmuş veya yavaşlatmıştır.
Ülke turizminin yarıdan fazlasını üreten ve 4 alt bölgeden oluşan Antalya, bu güne kadar tam katılımlı ciddi bir il planlaması veya koordinasyon toplantısı bile yapamamıştır. Son 12 yıldır bu konudaki arayış ve çabalar, 2 yıl önce kurulan bir bölgesel ortaklıklı 'tanıtım şirketi' ile noktalanmışsa da, ticari nitelikteki bu oluşum da başarılı olamamaktadır. Tam katılımdan yoksun ve 'pamuk eller cebe' zihniyetiyle, peynir gemisi yürütülememektedir.
Antalya'nın gelişmiş' turizmi üzerinde konuyu özetle irdelemeye devam edersek; Yatırım ve işletmeler bacakları oluşan 3 sacayağının, pazarlama ve genel yönetim unsurlarının yetersizliği, çok randımansız ve obez bir bölge turizmi yapısına yol açmıştır. Eldeki ürünlerin el yordamıyla ve münferiden piyasada ticari faaliyetlere yöneltildiği, işletmelerin kısır rekabet ortamlarında birbirini baltaladığı, çağdaş pazarlamadan yoksun bir tanıtma yapısı vardır.
Bu bakımdan, makro turizmde çizmeye çalıştığımız çetrefil ilişkilerin işleme ve gelişim perspektifini de devreye alan ve bu süreçteki 'turizm konseyi' işlevinin yerinin ve rolünün algılanabileceği, yazımız ekindeki şematik tablomuzu veriyoruz. Geniş halinde 10 aşamalı olan bu tabloyu, basitleştirmek için 6 aşamada özetledik. Burada Antalya, son 10 yıldır 4.Aşamada patinaj yaparak, 'örgütsel bütünlük' ve 'yerel pazarlama'yı çözememektedir.
Ayrıca, henüz piyasada yeterli bir gündem oluşmadığı için henüz bizim de ayrıntısına girmediğimiz kritik bir husus, Adana'ya müjde niteliğindedir. Zira, normal koşullarda en az 20 yıllık bir perspektifi yansıtan bu yerel turizm gelişim sürecini Antalya 30+ yıldır yaşamaktadır. Fakat 'planlı gelişim hamlesi' ile bu sürecin 10 yıla sığdırılması bile söz konusudur. İşte, çağdaş turizm ve örgütlenme teknolojisinin doğal gereği de tam budur!
SONUÇ: Yeni Turizm Bakanımızın kendi yöresindeki Ortak Akıl unsuru ile 3.Turizm Hamlesi mümkün müdür?