Hasbelkader turizmin 40 yıllık gelişim sürecini planlamacı bir yaklaşımla yaşadığımız için, Türk Turizminin gelişim sürecini de bitmeyen senfonili bir 'Türk Filmi' olarak seyretmek zorundayız. Bu süreçte 'neye niyet ve neye kısmet' olayına canlı örnek olarak şahit olduğumuz en kritik olay; Toparlanma çerçevesi olan 2023 Stratejisinde 'yazılan/oynanan senaryolar' çelişkisidir. Birinci bölüm olan 7 yıl boşa geçmiş ve yeni bölümlerde henüz 2.Eylem Planı çalışması bile bitirilmeyip, doğaçlama bir gidişe mahkûm kalınmıştır.
Turizm gibi Ülke ekonomisinde cari açıkların doğal ilacı olabilecek bir nimetin, nasıl olup da bu düzeyde ihmal edilebilmesi konusunda anonim suçluluk söz konusudur. Bugün herkes görünürde ve sözde turizme destek konumda olmasına rağmen, oyunun kurallarındaki 'belirsizlik ve tutarsızlıklar' turizmle birlikte büyümektedir. Evet, 'turizm endüstrisi' yönetilmesi çok zor bir konudur, fakat artık gelinen noktada hastalıklar Yurdu sarmadan, gerçek teşhis ve tedavi sürecine geçilmesinin zamanı gelmiş ve geçmektedir.
Son yıllarda bu konularda çok şeyler yazıp işlediğimiz için, fazla detaylara boğulmadan taze bir güncel analiz yapmakta yarar görüyoruz. Oluşan sonuçların ve turizmin geleceğine dönük neden-sonuç ilişkileri açısından 'net-tablo' oluşturabilmek amacıyla, Ulusal planda turizm paydaşlarının ne yaptıklarını kısaca gözden geçirince olay apaçık ortaya çıkıyor. Durum tek kelimeyle 'idarei-maslahat' olarak açıklanabilir ve hem Devlet katında, hem de Özel kesim STK'ları ve aktif turizm işletmeleri açısından tam bir çıkmazdadır.
TURİZMDE KAMU-ÖZEL KESİM ORTAKLIĞI PROJESİ İPTAL Mİ EDİLDİ?
Ülkesel senaryolarda yıllardır hep söylemlerde kalan niyet-çözüm ifadesi olarak, bir 'Turizmin Devlet Politikası olarak ele alınması' sözcüğü mevcuttur. Son kesitte ve olaya stratejik yaklaşımlarla çalışılması sürecinde de, bunun 'Kamu-Özel Kesim Ortaklığı' olarak gerçekleştirilmesi konuşuldu ve resmen de Yasal hükümlere bağlandı. Fakat son yıllarda havada uçuşan turizm demeçlerinde artık hiç ağza alınmayan bu hayati konunun akıbetini bilen varsa, lütfen söylesin. Veya 'turizm otoriteleri' artık sadede gelebilsin.
Zira; Bakanlık açısından 2007 yılı itibariyle göreve geldiğinde, 10 yıl çalışılarak hazırlanmış olan 2023 Stratejisini hazır bulmuş sabık Bakanımızca sadece söylemlerle 'idare edilen' 7 yıl sonrasında, 'stratejist' kimliği ile tanınan yeni Bakanımızın konuya ısınması gereken ilave bir yıl daha geçirilmiştir. Bu süreçte Özel kesim temsilcilerimizin gündeminde hiç yer hiç alamayan 'strateji' konularının yerini ise, 'şampiyonluk rolleri' doldurmuştur. Her geçen yıl kalitesi düşen bir turizm gelişerek, milyonlarca turist ağırlanmıştır.
Büyüme sürecindeki turizmde ulusal vitrin haline gelen 'başarı imajı' sayesinde her yıl mantar tarlaları gibi yetiştirilen otellerde, olabildiğince 'misafir edilen' turistlerle obez bir şekilde 'gelişen' sağlıksız turizm modelinin çok ciddi ve müzminleşen hastalıkları, artık giderek yaşam tarzı halini almaktadır. Yeni Bakan ise, katıldığı fuarlardaki kulisler paralelinde gelişen 'yeni tanıtım stratejisi' icrasıyla yetinerek, 2023 lafını bile telaffuz etmeden, Antalya'da turizmcilere özel kesim STK strateji nasihatleri ile, ilk yılı idare' etmiştir.
Bu arada tüm turizm paydaşlarını yıllardır kıvrandıran sancılı hastalıkların belirtileri her geçen gün giderek artmakta olsa da, sadece 'yakınmalarla' geçen süreçte 'bütünsel toparlanma atılımı' yönünde arayış için aktif gündem, halen konu bile edilmemektedir. Bu bakımdan, içine düşülen sorunlar girdaplarında 'günü kurtarmak' stratejisi tercih edilerek 'şampiyonluk-senaryosu' devam etmekte ve bir anlamda bu anonim yiğitliğe leke sürdürülmemektedir. Turizmin genel tablosu budur ve koşullar değişmedikçe de geçerlidir.
TURİZM PİYASASINDA YAŞANAN OLUMSUZLUKLAR VE SONUÇLARI NEDİR?
Genel anlamda Ulusal çerçevede oluşan sorunlar MAKRO düzeyde (2023 Stratejisinde çerçevesi çizilmiş olan) çözümlere kavuşturulamadığı için, MİKRO düzeydeki 'işletme sorunları' da tüm ağırlığıyla piyasaya kan ağlatmakta ve turizm olayının tümünü etkileyerek (performans ve imaj erozyonuyla) geleceğini de ipotek altına almaktadır. Bunları ana maddeler halinde özetle sergilemek gerekirse;
1) Bozulan Arz-Talep dengesi ve hızını alamamış olan yatırımlar furyası: Yurt çapında tüm alt yörelerden gelen feryatlar 'yeni oteller dursun' derken, gayrimenkul rantı olarak otel yatırımları hızla sürdürülüyor.
2) Talebin artırılması için teknik pazarlama'nın gereğince yapılmaması: Sadece 'tanıtma' gibi çok dar bir kapsamda kalan atılımlarda, bölgesel imaj ve hizmet kalitesinin geliştirilmesi, şiddetle ihmal ediliyor.
3) Kalifiye işgücünün yetersizliği ve elde tutulamaması: Artan yatırımlara çok dar kalan tecrübeli personel kıtlığı paralelinde, düşen ücretlerle turizmden kaçırılan personel çelişkisi, yıllardır ve artarak yaşanıyor.
4) Artan işletme maliyetleri karşısında gerileyen satış fiyatları ve karlılık: Dış turizm gelirlerinin dövize endeksli olmasına rağmen, 'düşük fiyat ve yüksek maliyet' kıskacında kalan işletmeler sürekli kıvranıyor.
5) İç turizmde yetersiz gelişme ve yabancı turistlerin memnuniyetsizliği: Son kesitte hareketlenmesine rağmen, iç turizm gerekli hacmin yarısında kalıyor ve genel turist memnuniyetsizliği giderek tırmanıyor.
6) Alternatif turizmde kısırlık ve sezon dışı turizmin yetersizliği: Çarpık gelişen turizmde yeni sözü edilmeye başlanan çeşitlendirme çok yavaş gelişiyor ve turizmin belini büken sezon dışı durgunluk hiç çözülemiyor.
7) Yerel paydaşların turizmde devre dışı kalması ve yabancılaşması: Başta yerel yönetimler gelmek üzere, turizmin pasif paydaşlarının yıllardır turizme katılamamaları sonucu oluşan ciddi uyumsuzluklar sürüyor.
8) Ulusal Stratejik Planlama ve buna bağlı yerel turizm yönetiminin yapılamaması: Turizmde bütünsel yapı sorunları bir türlü yerine oturtulamıyor ve 'turizm konseyleri' konusu bir türlü gündeme bile gelemiyor.
9) Temel alt faaliyetler olan Yatırım-İşletme-Pazarlama unsurlarında koordinasyon boşluğu: Yapısı gereği bir hizmetler zinciri' oluşturan turizm mekanizmasında, bazı halkaların çürüklüğü ile süreç çok zayıflıyor.
Güncel bir yazımızda detaylarını açıklayarak altını çizdiğimiz üzere; Ülke Turizminin boyutları bile henüz tam olarak idrak edilememiş ve sadece döviz girdisi olarak Milli Gelirin yüzde 3'ü olarak görülen turizmin, gerçekte yüzde 10 düzeyinde ekonomik kakı payına sahip olduğu, görmezden gelinmektedir. Bu bakışla, sorunlarla sürdürülen geçmiş 20 ve gelecek 10 yıl çerçevesinde oluşan 500 Milyar Dolar düzeyindeki Ulusal kayıplara dikkatleri çekmeye çalıştık. Bu rakamlar, sadece abartısız mevcut randımansızlık sonuçlarıdır.
Bugün tüm dünyada her ülkenin yükselen çabalarıyla, turizm pastasından pay alabilmek için (Dubai misali) yapay ortamlar geliştirmek üzere sıra dışı gayretlerde bulunmaları karşısında, Türk Turizminin henüz devreye sokAmamış olduğu Anadolu potansiyelini de dikkate almak gerekmektedir. Sonuç olarak, son 15 yıldır net bir şekilde patinaj yapmakta olan turizm endüstrisinin gündeme gelebilmesi için, daha ciddi krizler ve afetler mi yaşanması beklenmektedir..? Göç yolda düzelmemekte ve işler sarpa sarmaktadır..!