Türk Turizminin hızlı gelişmesi karşısında ortaya çıkan sorunları gidermek üzere 15 Yıldır çeşitli hamleler yapılmaktadır. En başında 1970'lerde geliştirilmesine karar verilen turizmde yürütülen planlı gelişme atılımları, gerekli yatırımların yapılamaması ile 10 yıl kadar büyük çapta sekteye uğramıştır. İlk olarak Özal Döneminde yaşanan ve Turizmi Teşvik Yasası ile 'kamu arazilerini turizme tahsis ederek özel kredilerle desteklenmesi' sayesinde 1982 Yılında başlatılan 1.Hamle sayesinde ivme kazanarak, Türk Turizmi hızla büyümeye geçmiştir.
Fakat altına hücum sinerjisi' kazanan turizmin bu heyecanlı atılım döneminde, planlı gelişmenin dizginleri elden kaçırılmış ve hızlı gelişme ortamının getirdiği çeşitli ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır. 2000'li yılların başında bu sorunları gidermek üzere 2.Hamle arayışlarına girilmiş ve 2004 başlarında Başbakan R.T.Erdoğan'ca resmen başlatılan bu süreç ile 2007'de devreye alınan 2023 Türkiye Turizm Stratejisi yürürlüğe sokulmuştur. Bakan Koç dönemi RG'de yayınlanan Stratejinin uygulaması, hemen 5 Ay sonra göreve gelen Bakan Günay'a devir edilmiştir.
Ancak toplam 65 Ay görevde kalarak en uzun görev yapan Bakan' ünvanını kazanan Günay döneminde, 7 Yıllık 1.Eylem Planı olan 2007-2013 sürecinde 172 Maddelik detaylı plan hükümlerinin sadece %15'i olan 25 konuya girilmiş ve gerisi battal olmuştur. 2014-2018 dönemini kapsayan 2.Eylem Planı da hazırlanmadığından, son 26 Aydır Türk Turizminde stratejik planlama atılımı fiilen durmuş' haldedir. 2010 yılında 'Bakan Günay'ca 3.Hamle olarak bu atılımlara devam edilmesi' önerilerimiz de, tüm Camiada şiddetle görmezden gelinmiştir.
Stratejist bir Bakan olan Sn.Çelik döneminde, her geçen yıl daha da kan kaybeden turizmde, Ulusal Stratejinin 4.Hamle olarak başlatılması beklentileri de yerine oturmamış ve çok kritik bir 34 Aylık dönem daha kaybedilip genel seçimler sonrası 2015 Yılının sonunda yeni hükümetin yeni bakanı olarak Sn.Mahir Ünal göreve başladı. Bu seri yazılarımızın ilkinin Bakan Ünal göreve başlamadan 4 Hafta önce yazıldığı ve özellikle 'turizmin ana ihtiyacı olan stratejik hamlenin tamamlanmasıyla bir yıl daha kan kaybedilmemesi' hususunun irdelendiği malumdur.
BUGÜN GELİNEN NOKTADA MAKRO TURİZMİN NET ÖZETİ:
Tüm sorunlarının detaylarına girmeksizin ANA eksiklerin başlıklarla irdelenmesi gerekirse;
1) Genel kabul gören 'yapısal reform ve Yasa ihtiyaçları' olduğu gibi beklemektedir,
2) Turizmde özlenen ve tek çözüm olan 'stratejik planlama' belirsizliğini korumaktadır,
3) Ulusal Stratejide 'Milli Örgütlenme Modeli' olan Yerel Konseyler ihtiyacı artmıştır,
4) Ülkesel Tanıtma ve buna paralel Medyada 'itibar oluşturma' çabaları acilleşmiştir,
5) Sektörel örgütlenmedeki eksiklik ve aksaklıkların büyüyerek sürdürüldüğü görülmektedir,
6) Son 3 Ay içinde turizm camiası kriz masasında bütünleşerek' acil önlem paketi üretememiştir,
7) Bakanlığın Şubat Ayı içinde niyet ettiği yerel çalıştaylar gerçekleşememiş ve belirsizleşmiştir,
8) Hükümet Kararı olarak çıkartılan 'acil önlemler paketi' yetersiz ve tutarsız kalmıştır,
9) Geniş çapta bir belirsizlik ve dağınıklık yaşanmış ve sezon yaklaşarak kapıya dayanmıştır,
10) Bu durumda 'hem acil tedbirlerde, hem de stratejik hamlede' başarı şansı yitirilmiştir.
Yeni Bakanımızın görevde 12 Haftasını tamamlayarak 100 güne yaklaştığı ve Avrupa Pazarı için çok kritik olan ITB-Fuarına gidilecek olan bu günlerde, halen piyasaya yansımış olan net bir 'toparlanma atılımı programı' yoktur. Daha önce Şubat ayında önemli destinasyonlarda başlanacağı belirtilen Çalıştayların' gündemden düşmesi ve sadece birkaç yerel protokol toplantıları sonrasında, hiç gündemde olmayan bir Karadeniz Bölgesi Çalıştayının yapılması krizli dönemde en hassas öncelikte olan Antalya ve Muğla'nın gözden çıkartılmasıdır.
Daha önce niyetlenilen ve bayan edilen Programların neden değiştiğini bilemiyorum. Ancak, çok dağınık ve panik psikolojisinde olan Antalya'da şu anda bu kaos ortamını yönetebilecek ve sezondaki beklentilere tatmin edici açıklama verebilen ve yol gösteren hiçbir Merci yoktur. Geceleme üzerinden toplam Türk Turizminin %60'ını gerçekleştiren Antalya'nın bu belirsiz duruma düşmesinin ise, kanımızca krizi yönetmede tutarsızlık' dışında hiçbir gerekçesi de gözükmemektedir. Söz konusu dağınıklık ve belirsizliklerin ITB sonrası hızla telafisini umarız.
Seri yazıya dönüşen Makalemizin önceki yorumlarında altını çizerek belirttiğimiz iki önemli durum' vardı: (1) Kamu tarafı olarak Bakanlığın bu yoğun gündemleri yönetecek turizm kadrolarının yetersizliği ve (2) Özel kesim olarak, Turizm STK'larımızın 9 yıldır Stratejik Atılıma Fransız kalması' ve aralarındaki işbirliği kopuklukları! Gözüken odur ki: Söz konusu ortamların etkisiyle, Yeni Bakan'ımızın niyetleri ile uygulamaları birbirinden uzak düşmeye başlamıştır. Girilen Kriz ortamı çok zorlu olsa da, istikrarlı ve kararlı adımlar atılmasına ihtiyaç vardır.
EZBERLER BOZULUP KOŞULLAR DEĞİŞMEDİKÇE PATİNAJ SÜRECEKTİR:
Profesyonel turizm piyasasına yönelik olarak sürdürdüğümüz araştırmacı turizm yazarlığı' sürecinde, bu konuda bugünü kurtarıp ve geleceği düşünmeme huyunda olan Camiaya dönük öne çıkan özet yorumumuz 'yıllardır çarpık gelişen turizmin her türlü tehditlerine açık olarak yaşayıp, sürekli Devletten medet bekliyorsunuz ama, Stratejik prensiplere sahip çıkmak yerine neden eli sihirli değnekli bir Bakan beklemeyi' tercih ediyorsunuz?' şeklindedir. Son 3 Aydır yaşananlar, tam bu koşullara uyan olgulardır ve Bakan Ünal'ın işi gerçekten zordur.
Sn.Ünal'ın patinaj yapan turizmi düze çıkartmak ve 100 Milyarlık turizmi germezden gelmemek' gibi ifadeleri, turizmin durumunun ve ekonomik boyutlarda öneminin artık kavranmaya başladığının güzel göstergeleridir. Fakat sadece döviz geliri ve yabancı turist olarak güdük bir boyutta algılanarak sürekli üvey evlat olarak kabul edilmiş turizmin' yazgılarını değiştirecek bir bilinçli atılım yapmak konusunda, kuşkuları telafi edecek bir ortam da, henüz fiilen oluşamamıştır. Kültür boyutlarının irdelenmesi de yerinde ama, mevcut yapı kitle turizmindedir.
1980'lerdeki turizm yapısında, gecelemede %30 düzeylerinde olan Kültür turizmi ağırlığı oranı, sahillerde tatil turizmi fabrikalarıyla çarpık gelişen ve %5'lerin altına düşen kültür oranının, elbette zaman içinde planlı olarak yükseltilmesi hedeflenmelidir. Fakat 5-10 yıl sürecek bu atılım süreci öncesinde, %75 ağırlıktaki tatil karakterinin ağır sorunlarının öncelikli aşılması zorunludur. Sanırım, Bakanlıkta da 1/3 oranındaki Kültür kadrolarının (Bütçelere de yansıyarak) 2/3 oranına çıkması, turizme önceliklerin göz ardı edilmesine yol açıyor?
Turizmin daha yeni yeşermeye başladığı yıllarda, planlama çalışmalarıyla sağlanan makro ekonomik etüdler' sayesinde, Ulusal Turizmin boyutları hakkında sindirilmiş bir yaklaşım vardı. Fakat hem planlamanın devreden çıkması, hem de Stratejide öngörülen Ar-Ge hizmetlerinin eksikliği ile 'bugün gelinen noktada bilinmezlik ve boyutsuzluk hâkim' durumdadır. Zira Belediye belgeli tesislerin de dikkate alınarak tespit edilen konaklama envanterlerinde, 1,5 Milyon civarına eriştiği sanılan toplam yatakların 2,5 Milyonu aştığının ciddi sinyalleri var.
Öte yandan Ulusal Stratejimizde kurulması hedeflenen yeni düzende 'Kamu ve Özel işbirliğiyle gelişecek olan Destinasyon Yönetimi prensibiyle' sağlanması gereken turizmin cephelerindeki düzen boşluklarını takip dahi edemeyen Bakanlığımızın Antalya'da bir merkez irtibat ofisi' açması da, çok manidardır. Her ilde taşra teşkilatı olan Bakanlığın böyle bir atılımı, oluşan boşluğun acilen giderilmesi amacıyla alındığı kuşkusuzdur. Fakat bu hususun neden acilen Antalya Turizm Konseylerinin aktive edilerek giderilmediği?' de bir merak konusudur.
Sonuç olarak: Mevcut gelişmeler ve göstergelerle açık bir şekilde '2016 yılının el yordamıyla, elden geldiğince çabalar içinde en az hasarla geçirilme stratejisiyle' geçiştirileceği' ortadadır. Sihirli değnek mucizeleri' de olmadığı takdirde, Yeni Bakanımızdan beklenen 5.Hamle atılımının da, bu hengâme içinde yapılabilmesi çok kuşkulu gözükmektedir. Böylece de, 17 Yıllık Ulusal Stratejimizin 9 yılını bonkörce harcamış olan Türk Turizmi siciline sadece ek bir 10.Yıl eklenmiş olacaktır. Zaten dibe vurunca düze çıkmak için de yüzebilmek' gereklidir.