TÜRSAB’ın Olağan Genel Kurul kararı üzerine harekete geçen Birleşik TÜRSAB grubu düzenlediği basın toplantısı ile manifestosunu açıkladı. Manifestoyu Birleşik TÜRSAB'ın sözcülüğüne getirilen Emin Çakmak, okudu.Çakmak, ''Bizler, sahadan gelen, mesleğini aktif olarak sürdüren, TÜRSAB'ı bir temsil alanı değil bir meslek örgütü olarak gören profesyoneller olarak, Birleşik TÜRSAB Platformu çatısı altında güç birliği yapıyoruz. Bu bir seçim değil, bir yol ayrımıdır'' dedi. Çakmak, tarafından okunan manifesto şöyle:"Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), 50 yılı aşkın tarihiyle sektörümüzün en köklü yapısı; seyahat acentalarının ortak aklı, ortak sesi ve ortak çatısıdır.Ancak ne yazık ki bugün, bu büyük kurum vizyonsuz bir yönetim anlayışının eliyle tarihsel misyonundan uzaklaştırılmış; dar bir çevrenin etkisiz ve içe kapanık vitrini haline gelmiştir.
Bugün TÜRSAB'ın başında bulunan anlayış, 23 yıldır bu yapının içindedir. Son 8 yıldır ise başkanlık görevini yürütmektedir. Defalarca "Bu son dönemim," demesine rağmen geri çekilmemiştir. Bugün yaptığı çalışmalar, yeniden aday olduğunu açıkça göstermektedir. Ancak hep birlikte gördük ki; 23 yılda yapılamayanlar, 8 yılda hayata geçirilemeyenler bundan sonra da gerçekleşmeyecektir. Aynı yöntemlerle farklı sonuçlar beklemenin artık bir hayal olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektirTÜRSAB, yıllardır aynı çevrelerce yönetilen; sorunları halının altına süpüren, eleştiriye kapalı, üyeye mesafeli bir anlayışın kıskacındadır.Umutsuzluk, ilgisizlik ve dağınıklık... Bugün birçok meslektaşımızın bu kuruma dair hiçbir beklentisinin kalmamış olması tesadüf değildir.Oysa TÜRSAB; turizmin mutfağında, sahasında, dağında, taşında çalışan binlerce acentanın alın teridir. Otobüs koltuğundan havalimanı kontuarına, çağrı merkezinden yurtdışı operasyonlarına kadar bu meslek nefes alıyorsa, bu birlik yaşamaya devam etmelidir. Ve bu yaşam, yeni bir nefese, yeni bir zihniyete muhtaçtır. İşte bu nedenle; bizler, sahadan gelen, mesleğini aktif olarak sürdüren, TÜRSAB'ı bir temsil alanı değil bir meslek örgütü olarak gören profesyoneller olarak, Birleşik TÜRSAB Platformu çatısı altında güç birliği yapıyoruz.Bu bir seçim değil, bir yol ayrımıdır.TÜRSAB ya eski alışkanlıklarla tükenmeye devam edecek ya da birlikte yeniden inşa edilecek. Bugün artık değişim yeterli değildir. Bu kurumun kökten bir dönüşüme ihtiyacı vardır.
Bizim vizyonumuz, tek adam yönetiminden kurtulmuş, üyeye hesap veren, katılımcı ve şeffaf bir TÜRSAB'dır. Bizim yönetim anlayışımız, yukarıdan aşağıya değil, tabandan tavana yürüyen bir akıl birliğidir. Bizim hedefimiz; yetkinin merkezde değil, sahada, bölgede, ihtisas komitelerinde ve temsilciliklerde güçlenmesidir.Birleşik TÜRSAB olarak söz vermiyoruz; Taahhüt ediyoruz:TÜRSAB'ın teşkilat yapısı, merkezden bölgeye yetki devriyle yeniden yapılandırılacak.
Mali kaynaklar, sadece belli çevrelerin değil tüm acentaların yararına, şeffaf ve denetlenebilir biçimde kullanılacak.Eğitim ve mesleki gelişim, TÜRSAB'ın asli görevi olacak.Dijitalleşme, acentanın işine yarayan, günlük hayatını kolaylaştıran somut projelere dönüşecek.
Devletle ilişkiler, kavga değil çözüm temelli, eşit ve saygın bir iş birliği çerçevesinde yürütülecek.
Tanıtım faaliyetleri, şov değil stratejik sonuçlar doğuracak biçimde, üyelerin katkısıyla ve faydasına planlanacak.TÜRSAB, kendi içine kapanan değil; ülke turizmine yön veren, tüm paydaşlarla güçlü ilişkiler kuran bir sektör öncüsü olacaktır.Endişelerimizde ne kadar haklı olduğumuz; mevcut yönetimin 27 Mayıs tarihinde; yani Olağan Genel Kurula yalnızca beş ay kalmışken, üstelik turizm sezonunun tam ortasında, üyelerin katılımının en düşük olacağı bir dönemde alelacele yaptığı Olağanüstü Genel Kurul çağrısıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır.Bu, yangından mal kaçırır gibi yürütülen, tartışmadan ve ortak akıldan uzak bir süreçtir. Bu sadece TÜRSAB'in geçmişten gelen birikimlerini yok etme değil; geleceğine de ipotek altına alma girişimidir.Görev süresinin bitimine aylar kalmış, "Bir daha aday olmayacağım," diyen bir yönetim, neden böylesine kapsamlı ve sınırsız yetkiler talep eder?Bu sorunun cevabı, her sağduyulu üye için ortadadır.Bu nedenle inanıyoruz ki; aklın, vicdanın ve sorumluluk bilincinin sesi, bu dayatmaya izin vermeyecektir.Bu anlayışa sessiz kalırsak; sadece bu kurumu değil, mesleğimizin onurunu ve geleceğini de yitiririz.Artık yeter deme zamanı geldi ve geçti bile:Bu kurum kimsenin kişisel vitrini değil, binlerce acentanın ortak evidir.
Bu evin sahibi de yöneticisi de tüm TÜRSAB üyeleridir. TÜRSAB'ı yeniden ayağa kaldıracak olan ne bir kişi ne de bir zümredir."
Bugün TÜRSAB'ın başında bulunan anlayış, 23 yıldır bu yapının içindedir. Son 8 yıldır ise başkanlık görevini yürütmektedir. Defalarca "Bu son dönemim," demesine rağmen geri çekilmemiştir. Bugün yaptığı çalışmalar, yeniden aday olduğunu açıkça göstermektedir. Ancak hep birlikte gördük ki; 23 yılda yapılamayanlar, 8 yılda hayata geçirilemeyenler bundan sonra da gerçekleşmeyecektir. Aynı yöntemlerle farklı sonuçlar beklemenin artık bir hayal olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektirTÜRSAB, yıllardır aynı çevrelerce yönetilen; sorunları halının altına süpüren, eleştiriye kapalı, üyeye mesafeli bir anlayışın kıskacındadır.Umutsuzluk, ilgisizlik ve dağınıklık... Bugün birçok meslektaşımızın bu kuruma dair hiçbir beklentisinin kalmamış olması tesadüf değildir.Oysa TÜRSAB; turizmin mutfağında, sahasında, dağında, taşında çalışan binlerce acentanın alın teridir. Otobüs koltuğundan havalimanı kontuarına, çağrı merkezinden yurtdışı operasyonlarına kadar bu meslek nefes alıyorsa, bu birlik yaşamaya devam etmelidir. Ve bu yaşam, yeni bir nefese, yeni bir zihniyete muhtaçtır. İşte bu nedenle; bizler, sahadan gelen, mesleğini aktif olarak sürdüren, TÜRSAB'ı bir temsil alanı değil bir meslek örgütü olarak gören profesyoneller olarak, Birleşik TÜRSAB Platformu çatısı altında güç birliği yapıyoruz.Bu bir seçim değil, bir yol ayrımıdır.TÜRSAB ya eski alışkanlıklarla tükenmeye devam edecek ya da birlikte yeniden inşa edilecek. Bugün artık değişim yeterli değildir. Bu kurumun kökten bir dönüşüme ihtiyacı vardır.
Bizim vizyonumuz, tek adam yönetiminden kurtulmuş, üyeye hesap veren, katılımcı ve şeffaf bir TÜRSAB'dır. Bizim yönetim anlayışımız, yukarıdan aşağıya değil, tabandan tavana yürüyen bir akıl birliğidir. Bizim hedefimiz; yetkinin merkezde değil, sahada, bölgede, ihtisas komitelerinde ve temsilciliklerde güçlenmesidir.Birleşik TÜRSAB olarak söz vermiyoruz; Taahhüt ediyoruz:TÜRSAB'ın teşkilat yapısı, merkezden bölgeye yetki devriyle yeniden yapılandırılacak.
Mali kaynaklar, sadece belli çevrelerin değil tüm acentaların yararına, şeffaf ve denetlenebilir biçimde kullanılacak.Eğitim ve mesleki gelişim, TÜRSAB'ın asli görevi olacak.Dijitalleşme, acentanın işine yarayan, günlük hayatını kolaylaştıran somut projelere dönüşecek.
Devletle ilişkiler, kavga değil çözüm temelli, eşit ve saygın bir iş birliği çerçevesinde yürütülecek.
Tanıtım faaliyetleri, şov değil stratejik sonuçlar doğuracak biçimde, üyelerin katkısıyla ve faydasına planlanacak.TÜRSAB, kendi içine kapanan değil; ülke turizmine yön veren, tüm paydaşlarla güçlü ilişkiler kuran bir sektör öncüsü olacaktır.Endişelerimizde ne kadar haklı olduğumuz; mevcut yönetimin 27 Mayıs tarihinde; yani Olağan Genel Kurula yalnızca beş ay kalmışken, üstelik turizm sezonunun tam ortasında, üyelerin katılımının en düşük olacağı bir dönemde alelacele yaptığı Olağanüstü Genel Kurul çağrısıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır.Bu, yangından mal kaçırır gibi yürütülen, tartışmadan ve ortak akıldan uzak bir süreçtir. Bu sadece TÜRSAB'in geçmişten gelen birikimlerini yok etme değil; geleceğine de ipotek altına alma girişimidir.Görev süresinin bitimine aylar kalmış, "Bir daha aday olmayacağım," diyen bir yönetim, neden böylesine kapsamlı ve sınırsız yetkiler talep eder?Bu sorunun cevabı, her sağduyulu üye için ortadadır.Bu nedenle inanıyoruz ki; aklın, vicdanın ve sorumluluk bilincinin sesi, bu dayatmaya izin vermeyecektir.Bu anlayışa sessiz kalırsak; sadece bu kurumu değil, mesleğimizin onurunu ve geleceğini de yitiririz.Artık yeter deme zamanı geldi ve geçti bile:Bu kurum kimsenin kişisel vitrini değil, binlerce acentanın ortak evidir.
Bu evin sahibi de yöneticisi de tüm TÜRSAB üyeleridir. TÜRSAB'ı yeniden ayağa kaldıracak olan ne bir kişi ne de bir zümredir."