Demirtaş, yaptığı açıklamada, yeni sezonu 20 Nisan'da açacaklarını belirtti. 2016'da Rus pazarı kapandığında tarihin en büyük krizini yaşadıklarını düşünürken, 2016'nın Kasım ayında Rusya açıldığında önümüzdeki üç yılda bu krizin devam edeceğini söyleyen sektör temsilcilerinin aksine iyi sezonlar yaşadıklarını anımsattı.
''Ancak 2020'de pandemi ile başlayan son üç yıldır yaşadığımız krizler, artık her gelen krizin daha büyük olduğunu bize göstermektedir'' diyen Demirtaş, ''Ticaret hayatında elbette riskler vardır. Hiç bir şey garanti değildir. Fakat biz Türk halkı malesef garantici bir karaktere sahibiz. Riski sevmiyoruz. Girişimciliğimizin önünü kesiyoruz. Pazarı ve pastayı dışarıya kaptırıyoruz'' dedi.
Club Nena ailesi olarak geçtiğimiz 2021 sezonunda mevcut pandemi krizine göre çok iyi doluluk yaşadıklarını ifade eden Demirtaş, şunları kaydetti:
''Haziran sonu itibariyle yarı sezonda hedeflediğimiz rakamlara ulaştık. Geçtiğimiz sezonda, bu yıl için çok iyi hazırlandık. 2022 yılına umutlu girmekteyiz. Eğer Ukrayna savaşı başlamasaydı hedeflediğimiz rakamlara ulaşmayı öngörmekteydik. Ancak yine tarihin en büyük krizi dediğimiz Rusya - Ukrayna savaşının tüm dünyada oluşan etkileri olduğu gibi sektör olarak biz de etkilendik. Emergency bir management ile planlamamızı kalite üzerine oluşturduk.
Ukrayna en az 3 yıl turizmde olmayacak
En çok turistin geldiği birinci pazar olan 2021 verilerinde 4,5 milyon Rus pazarı ile yine 2 milyon ile üçüncü sırada olan Ukrayna pazarı toplamı 6,5 milyonluk bir kayıp çok ciddi bir kayıptır. Bu pay bir anda doğan yaptırımlardan dolayı uçak ve charter kriziyle 2 milyona düştü. Türkiye'de gittikçe gelişen Ukrayna pazarının ise en az üç yıl turizmde olmayacağını düşünüyoruz.
Almanların yoğun olduğu Side bölgesi itibariyle avantajımız olmaktadır. Zaten savaştan önce de planlamamızı Avrupa'ya göre yapmıştık. Eksik kalan Rus - Ukrayna boşluğunu, avrupayı geliştirmek için ciddi bir marketing yaptık. Club Nena zaten 25 yıldır Avrupa pazarında tanınan bir üründür. Sadece zamanla ülke politikalarından dolayı gelişen bazı alternatif pazarları güçlendirdik. Bir otel pazarlaması sadece Rus ya da Alman olmamalıdır.
Sezonu 20 Nisan'da açıyoruz
Özellikle sahil turizminde olabildiğince çoklu ülke mozaiği oluşturulması gerektiğine inanıyorum. 33 yıldır pazarlamasını yaptığım tüm otellerde bu marketing planını benimsedim. Ne kadar çok ülke ve pazar olursa, olası politik krizlerde eksilme olan kontenjanı, diğer pazar ile tamamlama şansına sahip olunur. Çünkü her yıl mutlaka bir ülke ile sorunlar olmaktadır. Burada iyi bir ekip çalışmasıyla bunu planladık.
Bu planlamanın sonuçlarını da almaya başladık. Savaş başladığında bir anda oluşan belirsizlikle başlayan durgunluk şu anda satışların normale dönerek iyi olduğunu belirtmeliyim. Bu sebeple de açılış ertelemiyoruz. Planladığımız tarih 20 Nisan'da kapılarımızı açıyoruz, ilk müşterilerimizi alıyoruz.
Özellikle bu yıl Antalya ve Türkiye'nin erken rezervasyon şampiyonu İngiltere. Savaş başlamadan önce de bu böyleydi. Nedeni de neredeyse pandemiden dolayı iki yıldır kapalı olan bu pazarda biriken bir tatilci potansiyeli doğdu. Türkiye, en çok talep edilen pazardır. İspanya ve Yünanistan'a zaten istedikleri zaman gidebiliyorlar. Ama kendi para birimlerine en iyi maliyet ile en yüksek kaliteyi Türkiye'de bulmaktadırlar. Operatörlerin de en çok kazandığı destinasyon Türkiye'dir. İngiltere pazarını da geliştirmek için büyük çaba harcadık.
Bu yıl özellikle savaş sonrası Rusya yoğunluğu olan otellerin bir anda Avrupaya dönmeye çalıştığını gözlemliyoruz. Ama hesaba katmadıkları önemli ayrıntı, bir otel, bir anda avrupalı olamaz. Marketing ve konaklamalarla ve reklama ayrılan bütçe ile en az üç yıl gereklidir. Beş yılda iyi bir marketing ve kalite yönetimiyle pazar ürün bazında oturmaya başlar.
Artık krizlere alışmamız gerekiyor
Bunu oluşturmak öyle zor ki; otelinizdeki personel yapınızdan, kiracılarınıza kadar, konseptiniz ve alışkanlıklarınız, otelin müşteri portföyü için önemlidir. Eğer bir otelde Rus yoğunluğu varsa, personel ve kiracılar da rusçaya göre planlanıyor. Konsept buna göre planlanıyor. Ama bir otelde Alman ve Avrupa varsa her şey tam ters yönde değişiyor.
Artık krizlere alışmamız gerekiyor. Çok kazandığımız eski turizm günleri artık geride kaldı. Beklentilerimizi de güncellememiz gerekiyor. Her yıl daha yüksek kar hedefi yerine önce maliyetleri hedeflemeliyiz. Bu hedefe ulaşıldıktan sonra üstüne koyduğumuz her 1 € kardır diyerek, istediğimiz gibi manevra yapabiliriz. Hedefte maliyet odaklı olup hizmette kalite odaklı olmalıyız. Daima kalite odaklı ürünler, her zaman ilk sırada tercih edilmektedir. Kalite demek en başta konsept demektir. Kalite odaklı ürünler ise krizlerde fiyat düştüğünde, alttaki ürünlerin payını bir anda çekebiliyor. Artık acenteler ve operatörlerin istediği ürünlerin satıldığı bir dönemde değiliz.
Tatilcinin seçip aldığı bir dönemdeyiz. Internet ortamı rekabeti daha kaliteli ve ucuz olmaya itmektedir. Fiyat / Fayda dengesini oluşturabilmek de haliyle kolay olmuyor. Online yoldan internet ve medyayı, iyi hizmet ile birleştirmek gerekiyor. Ürünün reklamını yaptığınızda her şey bitmiyor. Reklamın yardımıyla otelinize gelen tatilciyi memnun etmek de gerekiyor. Kalite de bu aşamada ciddi destekleyici bir unsurdur. Mutlu ayrılan müşterinin internete yansıyan olumlu yorumları ile tekrar gelmeyi düşünür hale getirip repeat guest ortamını sağlamak günümüz marketing yapısının vazgeçilmez koşuludur. Ayrıca tatilcinin nasıl bir tatil beklediği de önemli bir konudur. Artık tatile geldikleri otellerde ağır kurallar görmek istemiyorlar. Rahat olmak istiyorlar. Eğlenmek istiyorlar. Huzurevi gibi bir ortam talep edilmiyor. Özellikle kapasiteli ultra her şey tatil otellerinde yoğun eğlence ile tatil yapmak isteyen yeni jenerasyon bir kitle olmaktadır.''
Demirtaş, Türkiye'de yatak kapasitesi yükseldiğini, özellikle son on yılda bir çok otelin kapasitelerini arttırdığını ifade ederek, ''Yeni oteller açıldı. Otelini günümüz modern şartlara göre yenileyen ve konsept geliştirenler, daha öne geçti. Her yıl kapasite arttıkça orantılı olarak yükseldi. Bu yükselme de en küçük bir krizde daha tehditkar hale geldi. Örneğin 2015 yılında ukraynadan 600.000 pax geliyordu. 2021 yılında 2 milyon pax geldi. Bir savaş ile kaybolan bir pazar payının eksikliğini hesaba kattığınızda, bölgedeki artan kapasite için maliyetleri ciddi arttırmaktadır. Bu pazarın yerine başka bir pazarı koymak zorlaşıyor. Kapasitesi artan oteller elbette büyüyen bu yapıya göre personel ve tedarik hacmini yükseltmek zorunda kalıyor. Düşük bir dolulukta, az personel ile hizmet veremiyorsunuz. Toplu tedarik anlaşmalarında tüketim payına göre indirim oranları değişiyor. Kısaca kayıp olan 600.000 paxtan daha çok 2 milyonluk pax, sektör olarak bize daha büyük zarar verendir. Demek istediğim büyüyen hacimlerdeki Kriz payları daha şiddetli geliyor'' diye konuştu. Demirtaş, şöyle devam etti:
Türk turizmcisi kriz uzmanı oldu
''Böylesine değişkenlik gösteren bir sektörde de hedef karlara ulaşmak elbette kolay değil. Hep söylediğim gibi Türk turizmcisi artık o kadar uzman bir hale geldi ki, krizler karşısında çabuk çözüm üreterek ayakta kalmayı bilen bir turimzci yapımız var. İspanya, Mısır, Yünanistan ya da diğer destinasyonlar bizim kadar krizlere alışkın değil. Bizim kadar dayanabileceklerini sanmıyorum. Nitekim pandemide İspanya birden çöktü.
2022 öngörülerim ise; artık her yıl bir kriz olacağı kesin. Bu yıl Ukrayna-Rusya, gelecek yıl Sırbistan-Kosova, Sonraki yıl Çin-Malezya... Uluslararası politika satrancında adım adım ilerleyen bir şeyler olduğunu artık hepimiz hissediyoruz. Malesef dünya tarihi boyunca bu savaşlar ve krizler hiç bitmedi. Daima güçlü olmak ve birilerini bağımlı yapabilme içgüdüsüdür. Ukrayna savaşının biteceğini sanmıyorum. Hatta daha da büyüyerek savaşın dışarıya taşacağını düşünenlerdenim. Bugün Rusya'ya uygulanan yaptırımlarda acaba hangi taraf pes edecek? Rusya dayanır. Üretimi ve enerjisi var. Shanghay beşlisi adı altında güçlü bir paktı var. Zaten Rusya ve Çin bugünler için yıllardır hazırlık yapmış. Rusya yıllar önce olası yaptırımlara karşı ve halkını batı zihniyetine kaptırmamak için kendi facebook (VK, OK), kendi google (yandex) kendi whatsapp (telegram) hatta kendi kredi kart sistemini (MIR) kurdu. Nitekim bugün visa ve master yanında sosyal medya sitelerinin kısıtlanması Rusya'Yı pek etkilemedi. Bu yaptırımlara asıl Avrupa'nın dayanabileceğini sanmıyorum. Çünkü Rusya gibi büyük bir pazarı kaybetmek, kendi işlem hacimlerinde büyük kriz doğurur. Dünya ülkeleri birbiriyle entegre durumundadır. Rus operatörlerinin uçaklarının sigortası, bakımı, leasing ile ödemeleri hem uçak fabrikalarını hem de bankaları zora sokar.
Bu yüzden bu savaşı belli yerde yavaşlatıp ve soğumaya alıp, normalleşmeye getirip, kışa girerken yeniden daha da büyüterek getireceklerini düşünüyorum. Haziran ayı sonlarında ise charter uçaklarının yaptırım anlaşmalarından çıkacağını ve kullanılmaya başlanacağı kanaatindeyim. Bunu yapmak zorundalar. Sistem böyle. Yoksa Avrupa çöker. Eğer yapamazlarsa, Avrupa'da birileri iflas eder. Zaten adım adım ilerledikleri bu güç savaşında belli molalar vererek ilerlemelerinin sebebi de budur. Satranç oyununda, her hamlede bir nefes molası veriliyor. Temmuz ayında herşey normale dönebilir. Rusyadaki enflasyon belki kalıcı olabilir ama halk tatil yapmadan duramaz. Bir süre sonra mevcut şartlara alışıp, devletin de kriz yönetiminde bazı politikalar üretmesi gerekiyor. Eğer lider, halkı yanına çekmek istiyorsa....
Amerika'ya gelince; nedense bütün bu savaş ve krizlerde gittikçe büyüyen tek ülke..... Ama Aralık ayında yeni bir krize hazır olun. Bu kez Rusya, Polonya ya da Slovakya'ya harekete geçebilir. Slovakya'nın son S300 hareketi, basitçe tuzağa düşmektir.
Türk Turizmi için söyleyebileceğim en önemli konu ise krizlerden ders almamızdır. Krizleri başımıza gelen bir felaket olarak görmeyip, kendimizi devamlı eğiten ve kalitemizi koruyan bir unsur olarak görmeliyiz. Çünkü kriz dönemlerinde iyi olanlar farkedilmeye başlanıyor. Kötü olanlar rekabetten düşüyor. Kabul etsek de etmesek de malesef bu böyledir. Bir çok Rusya yoğunluğu olan otel, nasıl olsa ruslara verdiklerimiz yetiyor hizmetiyle yürüdükleri için, bir anda krizde ortada kalıyorlar. Böyle bir hizmet şekli malesef otelciyim diyeni tembelleştiriyor.
Her zaman savunduğum prensip; İYİ OLANLAR KALSIN. KÖTÜ OLANLAR ELENSİN. Hizmet sektörünü ciddiye alan işletmeciler, krizlerden ders çıkarıp daha iyi olmayı öğrenmelidir.
Hiç bir patron zarar edecek kadar Zengin değildir.''
''Ancak 2020'de pandemi ile başlayan son üç yıldır yaşadığımız krizler, artık her gelen krizin daha büyük olduğunu bize göstermektedir'' diyen Demirtaş, ''Ticaret hayatında elbette riskler vardır. Hiç bir şey garanti değildir. Fakat biz Türk halkı malesef garantici bir karaktere sahibiz. Riski sevmiyoruz. Girişimciliğimizin önünü kesiyoruz. Pazarı ve pastayı dışarıya kaptırıyoruz'' dedi.
Club Nena ailesi olarak geçtiğimiz 2021 sezonunda mevcut pandemi krizine göre çok iyi doluluk yaşadıklarını ifade eden Demirtaş, şunları kaydetti:
''Haziran sonu itibariyle yarı sezonda hedeflediğimiz rakamlara ulaştık. Geçtiğimiz sezonda, bu yıl için çok iyi hazırlandık. 2022 yılına umutlu girmekteyiz. Eğer Ukrayna savaşı başlamasaydı hedeflediğimiz rakamlara ulaşmayı öngörmekteydik. Ancak yine tarihin en büyük krizi dediğimiz Rusya - Ukrayna savaşının tüm dünyada oluşan etkileri olduğu gibi sektör olarak biz de etkilendik. Emergency bir management ile planlamamızı kalite üzerine oluşturduk.
Ukrayna en az 3 yıl turizmde olmayacak
En çok turistin geldiği birinci pazar olan 2021 verilerinde 4,5 milyon Rus pazarı ile yine 2 milyon ile üçüncü sırada olan Ukrayna pazarı toplamı 6,5 milyonluk bir kayıp çok ciddi bir kayıptır. Bu pay bir anda doğan yaptırımlardan dolayı uçak ve charter kriziyle 2 milyona düştü. Türkiye'de gittikçe gelişen Ukrayna pazarının ise en az üç yıl turizmde olmayacağını düşünüyoruz.
Almanların yoğun olduğu Side bölgesi itibariyle avantajımız olmaktadır. Zaten savaştan önce de planlamamızı Avrupa'ya göre yapmıştık. Eksik kalan Rus - Ukrayna boşluğunu, avrupayı geliştirmek için ciddi bir marketing yaptık. Club Nena zaten 25 yıldır Avrupa pazarında tanınan bir üründür. Sadece zamanla ülke politikalarından dolayı gelişen bazı alternatif pazarları güçlendirdik. Bir otel pazarlaması sadece Rus ya da Alman olmamalıdır.
Sezonu 20 Nisan'da açıyoruz
Özellikle sahil turizminde olabildiğince çoklu ülke mozaiği oluşturulması gerektiğine inanıyorum. 33 yıldır pazarlamasını yaptığım tüm otellerde bu marketing planını benimsedim. Ne kadar çok ülke ve pazar olursa, olası politik krizlerde eksilme olan kontenjanı, diğer pazar ile tamamlama şansına sahip olunur. Çünkü her yıl mutlaka bir ülke ile sorunlar olmaktadır. Burada iyi bir ekip çalışmasıyla bunu planladık.
Bu planlamanın sonuçlarını da almaya başladık. Savaş başladığında bir anda oluşan belirsizlikle başlayan durgunluk şu anda satışların normale dönerek iyi olduğunu belirtmeliyim. Bu sebeple de açılış ertelemiyoruz. Planladığımız tarih 20 Nisan'da kapılarımızı açıyoruz, ilk müşterilerimizi alıyoruz.
Özellikle bu yıl Antalya ve Türkiye'nin erken rezervasyon şampiyonu İngiltere. Savaş başlamadan önce de bu böyleydi. Nedeni de neredeyse pandemiden dolayı iki yıldır kapalı olan bu pazarda biriken bir tatilci potansiyeli doğdu. Türkiye, en çok talep edilen pazardır. İspanya ve Yünanistan'a zaten istedikleri zaman gidebiliyorlar. Ama kendi para birimlerine en iyi maliyet ile en yüksek kaliteyi Türkiye'de bulmaktadırlar. Operatörlerin de en çok kazandığı destinasyon Türkiye'dir. İngiltere pazarını da geliştirmek için büyük çaba harcadık.
Bu yıl özellikle savaş sonrası Rusya yoğunluğu olan otellerin bir anda Avrupaya dönmeye çalıştığını gözlemliyoruz. Ama hesaba katmadıkları önemli ayrıntı, bir otel, bir anda avrupalı olamaz. Marketing ve konaklamalarla ve reklama ayrılan bütçe ile en az üç yıl gereklidir. Beş yılda iyi bir marketing ve kalite yönetimiyle pazar ürün bazında oturmaya başlar.
Artık krizlere alışmamız gerekiyor
Bunu oluşturmak öyle zor ki; otelinizdeki personel yapınızdan, kiracılarınıza kadar, konseptiniz ve alışkanlıklarınız, otelin müşteri portföyü için önemlidir. Eğer bir otelde Rus yoğunluğu varsa, personel ve kiracılar da rusçaya göre planlanıyor. Konsept buna göre planlanıyor. Ama bir otelde Alman ve Avrupa varsa her şey tam ters yönde değişiyor.
Artık krizlere alışmamız gerekiyor. Çok kazandığımız eski turizm günleri artık geride kaldı. Beklentilerimizi de güncellememiz gerekiyor. Her yıl daha yüksek kar hedefi yerine önce maliyetleri hedeflemeliyiz. Bu hedefe ulaşıldıktan sonra üstüne koyduğumuz her 1 € kardır diyerek, istediğimiz gibi manevra yapabiliriz. Hedefte maliyet odaklı olup hizmette kalite odaklı olmalıyız. Daima kalite odaklı ürünler, her zaman ilk sırada tercih edilmektedir. Kalite demek en başta konsept demektir. Kalite odaklı ürünler ise krizlerde fiyat düştüğünde, alttaki ürünlerin payını bir anda çekebiliyor. Artık acenteler ve operatörlerin istediği ürünlerin satıldığı bir dönemde değiliz.
Tatilcinin seçip aldığı bir dönemdeyiz. Internet ortamı rekabeti daha kaliteli ve ucuz olmaya itmektedir. Fiyat / Fayda dengesini oluşturabilmek de haliyle kolay olmuyor. Online yoldan internet ve medyayı, iyi hizmet ile birleştirmek gerekiyor. Ürünün reklamını yaptığınızda her şey bitmiyor. Reklamın yardımıyla otelinize gelen tatilciyi memnun etmek de gerekiyor. Kalite de bu aşamada ciddi destekleyici bir unsurdur. Mutlu ayrılan müşterinin internete yansıyan olumlu yorumları ile tekrar gelmeyi düşünür hale getirip repeat guest ortamını sağlamak günümüz marketing yapısının vazgeçilmez koşuludur. Ayrıca tatilcinin nasıl bir tatil beklediği de önemli bir konudur. Artık tatile geldikleri otellerde ağır kurallar görmek istemiyorlar. Rahat olmak istiyorlar. Eğlenmek istiyorlar. Huzurevi gibi bir ortam talep edilmiyor. Özellikle kapasiteli ultra her şey tatil otellerinde yoğun eğlence ile tatil yapmak isteyen yeni jenerasyon bir kitle olmaktadır.''
Demirtaş, Türkiye'de yatak kapasitesi yükseldiğini, özellikle son on yılda bir çok otelin kapasitelerini arttırdığını ifade ederek, ''Yeni oteller açıldı. Otelini günümüz modern şartlara göre yenileyen ve konsept geliştirenler, daha öne geçti. Her yıl kapasite arttıkça orantılı olarak yükseldi. Bu yükselme de en küçük bir krizde daha tehditkar hale geldi. Örneğin 2015 yılında ukraynadan 600.000 pax geliyordu. 2021 yılında 2 milyon pax geldi. Bir savaş ile kaybolan bir pazar payının eksikliğini hesaba kattığınızda, bölgedeki artan kapasite için maliyetleri ciddi arttırmaktadır. Bu pazarın yerine başka bir pazarı koymak zorlaşıyor. Kapasitesi artan oteller elbette büyüyen bu yapıya göre personel ve tedarik hacmini yükseltmek zorunda kalıyor. Düşük bir dolulukta, az personel ile hizmet veremiyorsunuz. Toplu tedarik anlaşmalarında tüketim payına göre indirim oranları değişiyor. Kısaca kayıp olan 600.000 paxtan daha çok 2 milyonluk pax, sektör olarak bize daha büyük zarar verendir. Demek istediğim büyüyen hacimlerdeki Kriz payları daha şiddetli geliyor'' diye konuştu. Demirtaş, şöyle devam etti:
Türk turizmcisi kriz uzmanı oldu
''Böylesine değişkenlik gösteren bir sektörde de hedef karlara ulaşmak elbette kolay değil. Hep söylediğim gibi Türk turizmcisi artık o kadar uzman bir hale geldi ki, krizler karşısında çabuk çözüm üreterek ayakta kalmayı bilen bir turimzci yapımız var. İspanya, Mısır, Yünanistan ya da diğer destinasyonlar bizim kadar krizlere alışkın değil. Bizim kadar dayanabileceklerini sanmıyorum. Nitekim pandemide İspanya birden çöktü.
2022 öngörülerim ise; artık her yıl bir kriz olacağı kesin. Bu yıl Ukrayna-Rusya, gelecek yıl Sırbistan-Kosova, Sonraki yıl Çin-Malezya... Uluslararası politika satrancında adım adım ilerleyen bir şeyler olduğunu artık hepimiz hissediyoruz. Malesef dünya tarihi boyunca bu savaşlar ve krizler hiç bitmedi. Daima güçlü olmak ve birilerini bağımlı yapabilme içgüdüsüdür. Ukrayna savaşının biteceğini sanmıyorum. Hatta daha da büyüyerek savaşın dışarıya taşacağını düşünenlerdenim. Bugün Rusya'ya uygulanan yaptırımlarda acaba hangi taraf pes edecek? Rusya dayanır. Üretimi ve enerjisi var. Shanghay beşlisi adı altında güçlü bir paktı var. Zaten Rusya ve Çin bugünler için yıllardır hazırlık yapmış. Rusya yıllar önce olası yaptırımlara karşı ve halkını batı zihniyetine kaptırmamak için kendi facebook (VK, OK), kendi google (yandex) kendi whatsapp (telegram) hatta kendi kredi kart sistemini (MIR) kurdu. Nitekim bugün visa ve master yanında sosyal medya sitelerinin kısıtlanması Rusya'Yı pek etkilemedi. Bu yaptırımlara asıl Avrupa'nın dayanabileceğini sanmıyorum. Çünkü Rusya gibi büyük bir pazarı kaybetmek, kendi işlem hacimlerinde büyük kriz doğurur. Dünya ülkeleri birbiriyle entegre durumundadır. Rus operatörlerinin uçaklarının sigortası, bakımı, leasing ile ödemeleri hem uçak fabrikalarını hem de bankaları zora sokar.
Bu yüzden bu savaşı belli yerde yavaşlatıp ve soğumaya alıp, normalleşmeye getirip, kışa girerken yeniden daha da büyüterek getireceklerini düşünüyorum. Haziran ayı sonlarında ise charter uçaklarının yaptırım anlaşmalarından çıkacağını ve kullanılmaya başlanacağı kanaatindeyim. Bunu yapmak zorundalar. Sistem böyle. Yoksa Avrupa çöker. Eğer yapamazlarsa, Avrupa'da birileri iflas eder. Zaten adım adım ilerledikleri bu güç savaşında belli molalar vererek ilerlemelerinin sebebi de budur. Satranç oyununda, her hamlede bir nefes molası veriliyor. Temmuz ayında herşey normale dönebilir. Rusyadaki enflasyon belki kalıcı olabilir ama halk tatil yapmadan duramaz. Bir süre sonra mevcut şartlara alışıp, devletin de kriz yönetiminde bazı politikalar üretmesi gerekiyor. Eğer lider, halkı yanına çekmek istiyorsa....
Amerika'ya gelince; nedense bütün bu savaş ve krizlerde gittikçe büyüyen tek ülke..... Ama Aralık ayında yeni bir krize hazır olun. Bu kez Rusya, Polonya ya da Slovakya'ya harekete geçebilir. Slovakya'nın son S300 hareketi, basitçe tuzağa düşmektir.
Türk Turizmi için söyleyebileceğim en önemli konu ise krizlerden ders almamızdır. Krizleri başımıza gelen bir felaket olarak görmeyip, kendimizi devamlı eğiten ve kalitemizi koruyan bir unsur olarak görmeliyiz. Çünkü kriz dönemlerinde iyi olanlar farkedilmeye başlanıyor. Kötü olanlar rekabetten düşüyor. Kabul etsek de etmesek de malesef bu böyledir. Bir çok Rusya yoğunluğu olan otel, nasıl olsa ruslara verdiklerimiz yetiyor hizmetiyle yürüdükleri için, bir anda krizde ortada kalıyorlar. Böyle bir hizmet şekli malesef otelciyim diyeni tembelleştiriyor.
Her zaman savunduğum prensip; İYİ OLANLAR KALSIN. KÖTÜ OLANLAR ELENSİN. Hizmet sektörünü ciddiye alan işletmeciler, krizlerden ders çıkarıp daha iyi olmayı öğrenmelidir.
Hiç bir patron zarar edecek kadar Zengin değildir.''