Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kuşadası’nda turizm sektörü temsilcileri ile bir araya geldi. Kılıçdaroğlu, sektör temsilcilerinin yaşadıkları sorunları dinleyerek çözüm önerilerini anlattı. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:Zaten sizleri dinlemek istiyorum. Bir şekliyle sizlerin hemen hemen her ortamda temsilciniz olmak isteriz. Sorunlarınızı aktarmak isteriz. Sadece biz değil aslında turizmi seven, dünyayı seven, iyilikten yana olan herkesin sizlerin sorunlarına sahip çıkması lazım.
Şimdi turizmin başlangıcı aslında insanoğlunun merakından kaynaklanıyor.Dünyanın öbür tarafında ne var? Birinci şey o yani. Türkiye’de de çok şey var. Anadolu olağanüstü bir uygarlık zengini bir bölge; buraya dünyanın her tarafından insanlar rahatlıkla gelebilirler, gezebilirler, tarihin derinliklerini öğrenebilirler. Çorum’a gittim, Şeker Mitingimiz vardı, dönüşte arkadaşlar dediler ki burada Eti’ler döneminde yapılan bir baraj var, o baraja gidelim, inanmadım tabi, hala su tutuyor dediler. Gerçekten gittik düşünün bu ülkede yaşıyorum Eti’ler döneminden Çorum’da yapılan bir barajın olduğunu gidip gördükten sonra öğrenebildim. Kim bilir daha neler var bizim bilmediğimiz ve keşfedemediğimiz olaylar.
İki, turist tabi özgür bir ülkeye gelmek ister, baskıcı bir yönetim olmamasını ister, rahat gezmek ister, kimsenin müdahale etmemesini ister. Çok şükür bizim ülkemiz zaten demokrasi konusunda dünyanın bir numarası. Herkes özgürce düşüncelerini ifade edebiliyor, siyasi iktidarı özgürce eleştirebiliyor. Bütün bunların hepsi var aslında. Var ama ne hikmetse turist gelmiyor. Demek ki bizim demokrasi anlayışımızda bir tuhaflık var. Dünyanın öngördüğü demokrasi kültürünü kendi ülkemize getirmek zorundayız. Bütün çağdaş dünyanın öngördüğü, kendi ülkelerinde uygulamaya koyduğu demokrasi anlayışını kendi ülkemize getirmek zorundayız.
Gerek Binali Yıldırım, gerek Sayın Davutoğlu Başbakanlık yaptıkları dönemde beni ziyarete geldiklerinde şunu söyledim: AB’nin fasıl açmasını bekliyoruz tam üyelik için bir geçelim parlamentoda. Fasıl açarlarsa bir şey yapmayacağız. Niye fasıl açmasını bekliyoruz? Yani biz niye yapmıyoruz? İster fasıl açsınlar, ister açmasınlar demokrasinin kuralları neyse bütün kuralları kendi ülkemizde getirelim; dönüp Almanya’ya da, Fransa’ya da, Hollanda’ya da, Belçika’ya söyleyelim kardeşim sizin ülkenizde demokrasinin öngördüğü hangi kurallar varsa hepsi bizim ülkemizde var, sizin fasıl açmanıza ihtiyacımız bile yok diyelim dedim ama bu da olmadı. Tabi bunun yanında güvenlik. Demokrasinin olduğu yerde kişi kendisini daha güvenli hisseder. Başka? Siz bütün ülkelerle kavga ederseniz adamlar niye size turist göndersinler. Barışçıl bir dış politikanızın olması lazım ve bütün hedefi bütün beklentileri bir ülkeye yığmak da yanlış, orada da pek çok sorunumuz var ama aşılabilir, karamsar değilim ama sizlerin ödediği bir fatura var onun da farkındayım.Hala ödemeye devam ediyorsunuz bunun da farkındayım. Ama bunlar düzelebilir, düzeltmek zorundayız. Düzeltme konusunda çok kararlıyım. Millet ittifakının varlık nedeni de bu zaten. Çok farklı siyasi görüşler bir araya geldi ve biz kendi ülkemize, bu güzel ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Herkes inancını özgürce yaşayacak, kimliğinden ötürü hiç kimse suçlanmayacak. Herkesin yaşam tarzına saygı duyulacak, hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmeyecek. Biz bunu yapacağız, kararlıyız bu konuda. Bunu yaptığımız zaman göreceksiniz yani Türkiye’ye turist de gelir, kalıcı olur, sadece kıyılara gelip tatil yapıp dönme değil, yılın 12 ayında da turistler gelmeli, gezmeli Türkiye’yi tanımalı, insanı tanımalı, kültürümüzü bilmeli, kültürümüzü tanımalı, hoşgörüyü görmeli, Anadolu’nun hoşgörüsünü görmeli. Bütün bunları yapma imkanımız var. Bunları tabi biz sadece söylem olarak ifade ediyoruz ama bunları büyük ölçüde hayata geçirecek olanlar sizlersiniz. Emek harcıyorsunuz, yurtdışından insanların gelmesini istiyorsunuz, onlara yerler ayırıyorsunuz, onların Türkiye’yi tanımalarını sağlıyorsunuz. Tabi ekonomik yönüne girmiyorum; bacasız fabrika denir, bir sürü şey söyleniyor turizmle ilgili, evet doğru, hepsi doğru aslında, döviz getiriyor, burada geliyor bizim kültürümüzü öğreniyor, tüketimimize katkıda bulunuyor, bütün sektörlere aşağı yukarı büyük katkılarda bulunuyor. Gerçekten Türkiye’nin tanıtılmasına, Türkiye’nin ekonomik olarak kalkınmasına büyük katkılarınız var. Hepimiz bunu görüyoruz aslında. Hangi siyasi görüşten olursak olalım ve coğrafyanın neresinde yaşıyorsak yaşayalım sizin verdiğiniz katkı son derece değerli. Bu sadece ülkeye döviz getirmek anlamında değil Türkiye’nin tanıtılması anlamında da son derece değerli. O açıdan sizlere yürekten teşekkür etmek bir vatandaş olarak benim görevim. Hepinize teşekkür ederim, sağ olun diyorum.''
Şimdi turizmin başlangıcı aslında insanoğlunun merakından kaynaklanıyor.Dünyanın öbür tarafında ne var? Birinci şey o yani. Türkiye’de de çok şey var. Anadolu olağanüstü bir uygarlık zengini bir bölge; buraya dünyanın her tarafından insanlar rahatlıkla gelebilirler, gezebilirler, tarihin derinliklerini öğrenebilirler. Çorum’a gittim, Şeker Mitingimiz vardı, dönüşte arkadaşlar dediler ki burada Eti’ler döneminde yapılan bir baraj var, o baraja gidelim, inanmadım tabi, hala su tutuyor dediler. Gerçekten gittik düşünün bu ülkede yaşıyorum Eti’ler döneminden Çorum’da yapılan bir barajın olduğunu gidip gördükten sonra öğrenebildim. Kim bilir daha neler var bizim bilmediğimiz ve keşfedemediğimiz olaylar.
İki, turist tabi özgür bir ülkeye gelmek ister, baskıcı bir yönetim olmamasını ister, rahat gezmek ister, kimsenin müdahale etmemesini ister. Çok şükür bizim ülkemiz zaten demokrasi konusunda dünyanın bir numarası. Herkes özgürce düşüncelerini ifade edebiliyor, siyasi iktidarı özgürce eleştirebiliyor. Bütün bunların hepsi var aslında. Var ama ne hikmetse turist gelmiyor. Demek ki bizim demokrasi anlayışımızda bir tuhaflık var. Dünyanın öngördüğü demokrasi kültürünü kendi ülkemize getirmek zorundayız. Bütün çağdaş dünyanın öngördüğü, kendi ülkelerinde uygulamaya koyduğu demokrasi anlayışını kendi ülkemize getirmek zorundayız.
Gerek Binali Yıldırım, gerek Sayın Davutoğlu Başbakanlık yaptıkları dönemde beni ziyarete geldiklerinde şunu söyledim: AB’nin fasıl açmasını bekliyoruz tam üyelik için bir geçelim parlamentoda. Fasıl açarlarsa bir şey yapmayacağız. Niye fasıl açmasını bekliyoruz? Yani biz niye yapmıyoruz? İster fasıl açsınlar, ister açmasınlar demokrasinin kuralları neyse bütün kuralları kendi ülkemizde getirelim; dönüp Almanya’ya da, Fransa’ya da, Hollanda’ya da, Belçika’ya söyleyelim kardeşim sizin ülkenizde demokrasinin öngördüğü hangi kurallar varsa hepsi bizim ülkemizde var, sizin fasıl açmanıza ihtiyacımız bile yok diyelim dedim ama bu da olmadı. Tabi bunun yanında güvenlik. Demokrasinin olduğu yerde kişi kendisini daha güvenli hisseder. Başka? Siz bütün ülkelerle kavga ederseniz adamlar niye size turist göndersinler. Barışçıl bir dış politikanızın olması lazım ve bütün hedefi bütün beklentileri bir ülkeye yığmak da yanlış, orada da pek çok sorunumuz var ama aşılabilir, karamsar değilim ama sizlerin ödediği bir fatura var onun da farkındayım.Hala ödemeye devam ediyorsunuz bunun da farkındayım. Ama bunlar düzelebilir, düzeltmek zorundayız. Düzeltme konusunda çok kararlıyım. Millet ittifakının varlık nedeni de bu zaten. Çok farklı siyasi görüşler bir araya geldi ve biz kendi ülkemize, bu güzel ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Herkes inancını özgürce yaşayacak, kimliğinden ötürü hiç kimse suçlanmayacak. Herkesin yaşam tarzına saygı duyulacak, hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmeyecek. Biz bunu yapacağız, kararlıyız bu konuda. Bunu yaptığımız zaman göreceksiniz yani Türkiye’ye turist de gelir, kalıcı olur, sadece kıyılara gelip tatil yapıp dönme değil, yılın 12 ayında da turistler gelmeli, gezmeli Türkiye’yi tanımalı, insanı tanımalı, kültürümüzü bilmeli, kültürümüzü tanımalı, hoşgörüyü görmeli, Anadolu’nun hoşgörüsünü görmeli. Bütün bunları yapma imkanımız var. Bunları tabi biz sadece söylem olarak ifade ediyoruz ama bunları büyük ölçüde hayata geçirecek olanlar sizlersiniz. Emek harcıyorsunuz, yurtdışından insanların gelmesini istiyorsunuz, onlara yerler ayırıyorsunuz, onların Türkiye’yi tanımalarını sağlıyorsunuz. Tabi ekonomik yönüne girmiyorum; bacasız fabrika denir, bir sürü şey söyleniyor turizmle ilgili, evet doğru, hepsi doğru aslında, döviz getiriyor, burada geliyor bizim kültürümüzü öğreniyor, tüketimimize katkıda bulunuyor, bütün sektörlere aşağı yukarı büyük katkılarda bulunuyor. Gerçekten Türkiye’nin tanıtılmasına, Türkiye’nin ekonomik olarak kalkınmasına büyük katkılarınız var. Hepimiz bunu görüyoruz aslında. Hangi siyasi görüşten olursak olalım ve coğrafyanın neresinde yaşıyorsak yaşayalım sizin verdiğiniz katkı son derece değerli. Bu sadece ülkeye döviz getirmek anlamında değil Türkiye’nin tanıtılması anlamında da son derece değerli. O açıdan sizlere yürekten teşekkür etmek bir vatandaş olarak benim görevim. Hepinize teşekkür ederim, sağ olun diyorum.''