Türkiye turizmi odağına alırsa eğer gerçekten çok önemli adımlar atması gerekiyor. Antalya’nın belli bir bölümünü kitle turizmine feda etmiş olabilir ama Anayolun kuzey kesimindeki hazineler hala kitle turizminden bağımsız olarak çok değerli…Türkiye’de genellikle nitelik değil nicelik itibar gördüğünden hep sayısal konuşuyoruz. Büyümeden söz ediyoruz mesela, kalkınmadan değil… Adet diyoruz, ciro diyoruz, yahu ciro da karlılık? Adet yüksek tamam da kar mı zarar mı bırakıyor?Geçtiğimiz aylarda Antalya, Anamur, Kayseri, Aksaray, Beypazarı gibi lokasyonlarda yaptığım seyahatler neticesinde bazı gözlemlerim oldu ki keza benim gözlemlerimle uyumlu bazı ifadeleri de Yunanistan’da işittim; Avrupa’nın pek çok bölgesinden isyan bayrakları açılıyor.Turizm harika, turist iyi hoş da, sanırım her şeyin fazlası zarar sözü turist için de geçerli…Hadi canım sen de diyenleri duyar gibi oluyorum…Her zamanki yanılgımız…Bakın Kapadokya diye bir bölgemiz var… Para basıyor maşallah… Balona binmek 200 EURO mesela… Binlerce yıllık geçmişi olan kayalara oyulmuş mağara evler, kilise be tapınaklar, yer altı kentleri, Mimar Sinan’ın köyü, evi deseniz hepsi ayrı zenginlik. AK Parti Kayseri Milletvekili Ayşe Böhürler ile de kısa bir sohbetimiz oldu. Türkiye gerçekten Turizm ülkesi olmak istiyorsa aşması gereken bariyerler var. Turizmdeki başat nokta turist… Turiste hizmet etmemiz gerekiyor. Tabi ki yasalar ve kurallar çerçevesinde. Yediği, içtiği, gezdiği, gördüğü, yaşadığı şeyleri turist için o tatili anlamlı kılıyor… Bunu sağladığımız sürece sorun yok.Bu kadar mı? Değil elbette…Zeugma, Karahantepe son örnekleri olan pek çok tarihi ve doğal değerimiz var. Bir antik eseri başka insanlarla paylaşırken korumak zorundayız, Kapadokya’daki efsanevi vadilere aynı anda binlerce otobüs dolusu turistin gelmesi kimileri için harika haber olabilir. Gidip Aksaray’daki rezilliği görmelerini öneririm. Güzelim çayın üzeri olduğu gibi ahşap ile kapatılmış ve masalar, sedirler atılmış. İyi de su nerede?Açgözlülük yüzünden sahip olduğumuz güzelliklere zarar veriyoruz.Kitabın ortasından konuşacağım…Ülkemizdeki pek çok bölge için Kültür ve Turizm Bakanlığı KOTA koymalıdır.Herhangi bir müze ya da ören yerini yıl genelinde, günde daha doğrusu AYNI ANDA ziyaret edebilecek insan sayısı belli olmalıdır. Hafta için ziyaret fiyatları daha uygun tutulabilir ama normalde 300 kişinin ziyaret ettiği bir yeri bazı günler 30 bin kişi ziyaret edince ortaya dengesiz bir durum çıkıyor.Arz ve Talep durumunu devreye sokarak sahip olduğumuz bu çok değerli varlıkları koruyarak da turizme kazandırabiliriz. Üstelik bir şey ne kadar nadirse o kadar değerlidir.Önüne gelenin istediği zaman ziyaret edebileceği bir yerin değeri yoktur. Ama Ziyaretçi sayısı sınırlı olduğu zaman herkes disipline olur, önceden rezervasyonlar yapılır. Buna göre ziyaretçiler için randevu saatleri belirlenir. Tur şirketleri saat kaçta kaç kişiyle girip saat kaçta alandan ayrılmaları gerektiğini bilirler. Böylelikle ören yerlerinde garip otobüs kalabalıkları olmaz…Sevgili Güven İslamoğlu hafta sonu Bolu’nun doğa hazinesi Yedigöller’deki durumu paylaşınca ne zamandır ertelediğim bu yazıyı yazmak zorunlu hale geldi.Yedigöller gibi bir doğa harikası, aynı anda binlerce araçla gelen on binlerce doğasever AVM kalabalığı oluşturunca çöplüğe dönüşüyor. Tamam doğayı seviyoruz da canına da okuyoruz.Bu nedenle sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı değil Tarım ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü’ne de görev düşüyor. Aynı anda belli sayıdan fazla insan o doğal ortamı paylaşınca artık zarar veren bir durum ortaya çıkıyor. Bir gün Ağrı dağına çıkıyoruz. 4200 metredeki kamptayız… Bir kalabalık geliyor ki sormayın. İranlılar… Yüzlerce İranlı yürüyerek Ağrı Dağına çıkıyor. Rezilliğe bakar mısınız? Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak sürüyle prosedür sonrası dağa çıkarken İranlı gruplar kaçak olarak dağa çıkıyor, çöplerini atıyor ve dağcılık ortamına zarar veriyor. Benzeri durumu Aladağlar’da da yaşadım. Dağcılar erkenden yatıyor ki sabahın 3’ünde 5’inde kalkıp tırmanışa gidecekler. Görevliler gittikten sonra yöre gençleri geliyor, yüksek sesle müzik çalarak, içki içip sarhoş olup rezillikler çıkartarak kampın tüm amacına zarar veriyor. Her yer amacına uygun kullanılmalı. Doğa sporları yapanların kullandığı bir kamp yerini alem yapmak için kullanmaya kimsenin hakkı yoktur. Burada da görüldüğü üzere bazı yerlere girişin sadece sayısal olarak değil, kullanım şekli olarak da sınırlandırılmasında yarar vardır. Özellikle dağlardaki can güvenliği riskleri önemli bir faktördür. Zira Ağrı dağında biz o gün olmasaydık o kalabalıkta düşüp kafasını kayalara vuran İranlı kadın belki de kurtarılamayacaktı. Düşünsenize dağda kaza geçiriyorsunuz ve AKUT ekibi orada… Muhtemelen en hızlı tahliye ile kadın 4200’den 3200’e indirildi. Daha hızlısı ancak helikopter olurdu…O zaman ne diyoruz?Doğamızı, kültürümüzü, Anadolu’muzu paylaşmaya hazırız. Ancak sahip olduklarımızı paylaşırken onların zarar görmesine izin veremeyiz. Onları korumamız gerekiyor. Ve göreceksiniz bunu yaptığımız zaman çok daha değerli olacak…
Gündem
Yayınlanma: 18 Kasım 2024 - 11:42
Güncelleme: 20 Kasım 2024 - 14:58
Korumalı turizm...
Turizmnews.com yazarı Tanyel Yılmaz, ''korumalı turizm'' başlıklı yazı kaleme aldı. İşte o yazı
Gündem
18 Kasım 2024 - 11:42
Güncelleme: 20 Kasım 2024 - 14:58