Sene 1980'ler, Turizm daha yeni gelişmekte. Rehber olarak Anadolu'da turdayım. Şehirlerarası yollarda öğle yemeği verecek müessese bulmakta zorlanıyoruz. Saatler sonra Varan tesislerine ulaştık. Kan-ter içerisindeyim. Yolcular yemeklerini görerek seçiyorlar. Yemekler genelde sulu. Tanımadıkları için çoğunluk yemeğin adı ve yapılışını soruyor. Her birine sabırla cevap veriyorum. İnegöl Köfte isteyen bir müşterim abarttı. Sırada daha 30 kişi var. Başladı sormaya; Bunun adı ne? 'Köfte', Neden yapılır? 'Kuzu etinden', İçine ne konur? 'Soğan, ekmek v.s'., Nasıl yapılır? 'Şöle şöle'; Nasıl pişirilir? Offfff 'Böööle böle.' Sıradaki; haydi baştan. Adı neydi bunun? 'Köfte', Ne etiydi? Kuzu... Sıradaki; adı neydi bunun? Ee yetti gari... 'S.tımın köftesi '
Neyse; Anadolu turu bitti. Döndük, İstanbul'dayız. Bir ertesi gün öğle yemeğinde garson herkese ne yiyeceğini soruyor. Ben de tercüme ediyorum. Sıra bizimkine geldi. Siz ne yemek istersiniz? '... s.tımın köftesi.'
Benzeri bir olay, 15 günlük Anadolu turumda İstanbul çıkışından itibaren gördüğü her cami, köprü, nehir, çay, dere, okul ve hatta büyük binaların adını soran bir İspanyol müşterimle aramızdaki diyalogda gerçekleşti. Bu ne köprüsü, bu ne çayı, bu ne binası, bu ne camii, bu ne, bu ne??? 'Bilmiyorum' deme şansınız yok. Tecrübeme göre her soruya bir cevabın yoksa 'sen ne biçim rehbersin' derler. Bu nedenle 10. gün Anadolu'da tüm çay, dere, okul ve camiiler 7 sülalemin, arkadaşlarımın, mankenlerin, siyasilerin adları ile 'yeni isimlerine kavuştular!'
11. gün ve yine aynı soru; Bu çayın ismi ne? Gına geldi artık. Böööö. Cevap boklu çay. 'Ama bu çok kirli.' İyi ya işte bu sebeple adı boklu çay. Aynı müşterim ertesi gün gördüğü ilk 'kirli çay'ı gösterip sordu; Bu da mı boklu çay?
-----------------------------------------------------------------
15 günlük Türkiye turlarından biri. İlk gün İspanyol bir yolcum yanıma geldi. 'Geçen sene benim bir arkadaşım aynı bu turu yaptı. Adana'da bir dilek ağacı varmış. Oraya bir 'çaput' asarak dilek dilemiş ve yerine gelmiş. Ben de sırf oraya bir dilek dilemek için Türkiye'ye geldim. Beni de oraya götürür müsünüz lütfen?" Haydaaa iş çıktı. Tamam da, ben ne bileyim dilek ağacını. Ne rehberlik kursunda ne de gezisinde de böyle bişi göstermediler bize. Başladım tüm tanıdık rehber arkadaşlarımı aramaya. Ama kimse Adana'da böyle bir yer hatırlamıyor. 1-2 bildik 'dilek ağacı' var ama onlar da Adana'da değil. Sorduk başka yer olur mu diye yolcumuza. Cık Olmaz. İlla Adana. O halde yapacak bişi yok. Açtık benden 3 gün önce aynı tura başlayan bir rehber arkadaşımıza. 'Bak abisi, hani Adana yolunda çiş molası verdiğimiz .. benzin istasyonu var ya. Hah, şimdi orada durduğunda alıyorsun eline 3-5 çeşit 'çaput-bez-kağıt' ne varsa asıyorsun ağacın birine. Tamam mı? -Tamam!' Geldik 3 gün sonra bahsi geçen mola yerine Yuhh. Abartmış arkadaşım. Yüzlerce bez, kağıt v.s. ağaçta Yolcum işini gördü. Açtım arkadaşıma telefonu teşekkür için. Dedim, amma abartmışsın yahu. Yooo dedi. Dediğin gibi, ben sadece 3-5 tane bez astım
-----------------------------------------------------------
Trabzon'dayız. Kendi başlarına dolaşan 10 kişilik bir Yunanlı grup birilerine bir şeyler soruyor. Rehberlik içgüdüsü ile yanaşıyorum. Hamam soruyorlar. Hemen yardımcı oluyorum. İleride bir hamam var. Turistleri oraya götürüp hamam sahibiyle de konuşuyorum. Hamam saatleri kadınlar için farklı, erkekler için farklı. Bunlar ısrarla kadın-erkek birlikte girmek istiyorlar. Olurdu olmazdı... Erkekler saatine randevulaşıyorlar. Ben, ne olur ne olmaz diyerek turistlere ve hamamcıya kaldığım otelin telefonunu verip vedalaşıyorum. Gecenin bir vakti 'recepcion'dan arıyorlar. 'Abi, hamamdan gelmişler, seni görmek istiyorlar.' 'Eyvah' dedim. Trabzon muhafazakar bir yer. Bir olay çıktı. Geldi hamamın sahibi. Elinde kalınca bir zarf. 'Abi' dedi; 'Bu hamam, tarihinde bu kadar ciro yapmadı. Tüm Trabzon kuyrukta idi. Allah senden razı olsun. Yine bekleriz '
Turistler ülkemize gelir gelmez kısaca Türkiye'nin coğrafi durumu anlatılır. Batıda Yunanistan, Bulgaristan, güneyde Kıbrıs, doğuda İran, Gürcistan v.s kuzeyde Rusya. Ertesi gün İsviçreli yolcularımla öğle yemeğini Şile'de yiyeceğiz. Sordular,
-Nereye doğru gidiyoruz?
-Kuzeye.
-Rus sınırına yaklaştık o zaman
eh adamların ülkesi o kadar tabii :)) Sarıyer'e götürsek ötesini (Kavaklar) İran sanacaklar.
*Kapadokya-İstanbul dönüş yolunda Tuz Gölü'nden geçiyoruz. O sırada dünyanın en ünlü aptal sarışınlarından bahsediyoruz. Bir ara 'burası da Tuz Gölü' dedim ve otobüsteki sarışın afetlerden bir tanesinin sorusu...
-Doğal mı?
*Dalaman Havaalanından Marmaris'e bir İngiliz grup getiriyorum. Yaşlı bayan; 'bu ay, İngiltere'deki ay değil değil mi?"
*Derinkuyu'da (Kapadokya-yer altı şehri) en alt kattayız. Adam soruyor; 'bu yeraltı şehri yukarıdan aşağıya doğru mu, aşağıdan yukarıya doğru mu kazılmış?'
*Boğaziçi Köprüsü'nden Avrupa yakasına geçerken:
"Peki, burası Asya ise ve burada Türkler yaşıyorsa, Asyalılar nerede yaşıyorlar?"
*Henüz Paradan '0' lar atılmadan; İsviçreli:
-Türkiye'de milyoner var mı?
-Var, herkes milyoner :-)
-İsviçreli: Peki neden İsviçre'de o kadar Türk çalışıyor o zaman?
Turistler tarafından sorulan ilginç sorular
- Türkiye'nin en büyük taşımacılık firması 'Maşallah' mı 'Allah Korusun' mu?
- Semazenlerin RPM''i kaç? (dakikadaki dönme hızı)
- İzmir Kordon'da yürürken bir soru gelir: "Rakım kaç?"
- Şehirlerarası yolda otobüsle giderken etrafta koyun ve keçi sürüleri vardır. Bir soru yükselir arkadan: "Koyunlar mı yoksa keçiler mi önce otlatmaya götürülür?'
- Antalya'da şehir içinde otobüste giderken askeri bir servis otobüsü görürüz, içi asker doludur. Turist sorar: "Bu askerler hangi ülkenin askerleri?" Yanıt: "Yunan!" Otobüste bir kahkaha yükselir.
- Otobüste askerlik hizmetlerini anlatıyorum. Subayları soruyorlar, anlatıyorum. Bir başkası, kadın subay olup olmadığını soruyor. Onları da anlatıyorum. Derken bir başka soru geliyor: "Kadın subaylar çocuk doğurunca ne oluyor?" Yanıt gruptan, "Anne oluyorlar!"
- Otobüste bingo (tombala) oynuyoruz. Dört adet köşeyi tamamlayan en küçük ikramiyeyi alacaktır. Dış kenarları tamamlayan ise bir büyük ikramiyeyi alacaktır. Bir soru gelir: "Dış kenarları köşelerden önce tamamlarsak ne olur?"
- Turist saksağanı göstererek bir soru soruyor: "Siz bu kuşa ne diyorsunuz?" Türkçesinin turistin işine yaramayacağını düşünerek İngilizcesini söylüyorum: "magpie". Turist çok şaşırıyor: "Gerçekten mi? Biz de ona magpie diyoruz!"
- Toros Dağları'nda otobüsle giderken ilginç jeolojik formasyonları gören bir turist sorar: "Bunlar Roma dönemi şehir duvarları mı?"
- Salataları yiyebilir miyiz?
- Yemek masasında sürahideki damacana suyu için "Bu su içilir mi?"
- Türkiye'de kadınlar araba kullanabilir mi?
- Çöller, develer nerede?
- Saat 10 treni kaçta hareket edecek?
- İki saat Efes Ören Yerini gezdikten sonra, "Burası neresiydi?"
- Neden bütün paraların üstünde aynı adam var?
- Turun 15. gününde, "Otobüste eşyalarımızı bırakabilir miyiz?"
Not; Yukarıdaki anekdotların bir kısmı IRO 'İstanbul Rehberler Odası' tarafından web sitesinde derlenmiştir.