Ortadoğu'nun Paris'i dememişler ona. Farklıdır diğer Arap şehirlerinden Beyrut, farklıdır insanı, kızları, kültürü, yemekleri, gece hayatı. %60'ı Müslüman, %40'ı Hristiyan olan Beyrut'da çok sık aralıklarla çıkan iç savaş, İsrail ve Suriye'nin sıklıkla ülkeye siyasi ve askeri müdahalesine rağmen yaşam sevincini yitirmemiş insanların diyarıdır Beyrut.
Başbakan Refik El Hariri'nin 2005'de arabalı bomba ile öldürülmesinden bu yana kimyası bozulan şehrin tüm yolları barikatlı. Slalom yapmadan 300m gitmeniz imkansız. Her yer kontrol noktası.
Lüks yerlerdeki erkekler tuvaleti adetleri değişmemiş. Giriyorsunuz, güleryüzle karşılayan adam ufak-büyük durumunuzu soruyor. Yabancı iseniz el işaretleri ile anlaşıyor. Eğer ufaksa size pisuara kadar eşlik ediyor. Tam arkanızda duruyor. Sesden ve sarsıntınızdan bittiğini anladığında sağ cenaptan 'hizada' bir kağıt mendil uzatıyor. Eğer ilk defa böyle bir durumla karşılaştıysanız anlamıyorsunuz. Adamla gözgöze 2 dk bakışıyorsunuz.. Höööö? durumları. Tecrübeli iseniz kağıdı alıp gerekli işlemleri tamamlıyorsunuz. Siz lavaboya yaklaşırken, adam bu sefer ani bir atakla musluğu açıyor. Sıvı sabunu sıkıyor. El yıkamanız bitince havluyu uzatıyor... Bu tuvalet işleri bir ritüel yani. Dubai'de Burj El Arab isimli 7 yıldızlı otelin roof'unda birde size marka parfüm sıkıyorlar.
Yemekler Muhteşem. 82 gittim, 4 günde 86 kilo geldim. Masada mezeler adamı tahrik ediyor; humus geliyor, ardından "babaganuş" yani patlıcan ezme. Ama bunun tahinlisini, yoğurtlusunu ve daha bir çok çeşidi yapılıyor. Ayrıca ince kıyılan maydanoz, bulgur, soğan ve domatesle yapılan "tebbula", bildiğimiz içli köfte, Tatlı olarak Aşta ve Künefe. Barbır sandviççileri çok meşhur ve sabaha kadar açık. Her zaman da önü dolu. Özelliği en az 50 çeşit sandviç yapıyorlar. Bunlar arasında karidesli, balıklı, çin tavuklu, beyinli, ciğerli, kebaplı, sandviçler başı çekiyor. Ciğeri ise çiğ yiyorlar.. Pişirmeden, kanlı kanlı... Çiğ köftede blender'da bulgur ve kıymanın baharatla çırpılmasıyla yapılıyor. Filedelfiya' sandviçini ve bakla ezmesinin kızgın yağda kızartılmasından yapılan Felafel'i ise denemeden gelmeyin.
Solidere şehir merkezi. Ömer Camii, Birleşmiş Milletler binası, Başbakanlık, Parlamento binası, tarihi Yunan ortodox ve katolik kiliseleri burada. Birbirinden şık kafeler, restoranlar, alışveriş merkezleri, ünlü markalar da burada. Yine ilginç bir durum, bu bölgede gördüğünüz Lübnanlı kadınların %80'i estetikli.
Tavsiye edeceğimiz Restaurant'lar, Sultan İbrahim, Mhanna, Burj Al Hammam, Le Peche, Eğlence için Gemmayzeh, Mono caddesi, Junie'de semtinde Maamelteyn. Kumarhane ise muhteşem mimarisi ve Beyrut manzarası ile insanı kendine çekiyor. Özel odada oynamaz iseniz tüm Beyrut'un toplandığı bir alanda oyun oynamak size zevk vermeyebilir.
Şimdi ciddi detaylar;
Beyrut, Lübnan'ın başkentidir. Nüfusu 1,5 milyonun üzerinde olan Beyrut, deniz etkisinden biraz korunan bir körfezin kıyısındadır.
Beyrut'ta tipik bir Akdeniz iklimi görülür. Uzun yıllar Ortadoğu'nun ekonomik, fikri ve kültürel merkezi olan Beyrut, 1970'lerden sonra başlayan toplumsal ve siyasal karışıklıklar ve bu yüzden patlayan Lübnan İç Savaşı (1975-1991) sonucu bu özelliğini kaybetmiştir.
Beyrut, Osmanlı döneminde planlı bir gelişme göstermişti. 1943'te Lübnan'ın bağımsızlığını kazanmasından sonra gelişigüzel ve hızlı bir büyüme dönemine girmiştir.
İç savaştan önce Beyrut nüfusu içinde Hıristiyan ve Müslümanların sayısı hemen hemen eşitti. Şimdi Müslümanlar çoğunlukta. Halkın büyük çoğunluğunu meydana getiren Araplar, Lübnanlı'ları, Filistin'li mültecileri, Suriyeli'leri ve başka göçmen Arap cemiyetleri de içine alır. En büyük ve tek etnik azınlık Hıristiyan Ermenilerdir. Ama Hırıstiyan Araplar gibi iç savaş yüzünden ve sonrasında sayıları göçle azaldı ve azalmaya devam etmektedir.
Beyrut'un doğusu Hıristiyan, batısı ise Müslüman çoğunluktadır. Eskiden Müslüman topluluğun çoğunluğu Sünni iken 1960'lardan sonra göçler sonucu Şiilerin sayısı giderek artmıştır. Batı Beyrut'un bazı bölümlerinde küçük Dürzi toplulukları da yaşar.
Beyrut, 1950-70 yılları arasında Ortadoğu'nun gözbebeği idi. Lübnan'ın serbest ekonomi ve döviz sistemi, altın esasına dayalı istikrarlı ve konvertibl parası, banka hesaplarının gizliliğini sağlayan kanunları, çekici banka faizleri Beyrut'u Arap zenginlerinin bankacılık merkezi haline getirdi. Ayrıca deniz ve hava yoluyla dünyaya açılması ve yabancı firma ve bankalar içinde Ortadoğu'ya girmek açısından ideal bir üs olan Beyrut, serbest liman bölgesiyle Ortadoğu'nun en büyük antreposu oldu. Şehirdeki Beyrut Amerikan Üniversitesi, Saint Joseph Üniversitesi, Lübnan Üniversitesi ve Beyrut Arap Üniversitesi Arap ülkelerinden pekçok talebeyi Beyrut'a çeken bir faktördü. Ancak 1970'lerden sonra başlayan iç karışıklıklar ve Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra Filistin Kurtuluş Örgötünün (FKÖ) karargahını buraya taşıması ve devlet otoritesinin ve düzeninin zayıflaması Beyrut'un cazibesini kaybettirdi. Bu toplumsal ve siyasal karışıklıklar gittikçe artarak 13 Nisan, 1975'de iç savaşa yol açtı. İç savaş Beyrut'un çok ağır maddi hasarına ve can kaybına yolaçtı. Savaş 1991 yılında sona erdiğinde Beyrut bir harabeye dönüşmüştü ve 150.000 Lübnalı can vermişti. Kentin merkezi onarlımasına ve maddi olarak biraz toparlanmasına rağmen geleceği hala belirsizdir. 12 Temmuz 2006 tarihinde başlayan 2006 İsrail-Lübnan Krizi'nde İsrail'in hava saldırıları sırasında Beyrut kenti, özellikle güney kısmı ağır hasar görmüştür.
Saygılarımla