Çağırırmış insanları Mevlana. Öyle dedi bizim hanım. Çok duydum bunu yurtiçi yurtdışı çevremden. Artık nasılsa, Türk, yabancı fark etmez, insanların rüyalarına giriyormuş, yanına çağırıyormuş Hazreti Mevlana.
Gidiş kolay. İstanbul’dan trenle 5 saat. Konforlu. Tam merkezde iniyorsunuz. Bence tek tek otel, transfer, müze, rehber elde kitap uğraşmaktansa kendinizi Konya’nın yerel bir tur şirketine emanet edin, rahat edin. Trenden alsın, trene bıraksın.
GİDİN, YAŞAYIN, HUZUR BULUN…
Mevlana’yı benden dinlemeyin. Gidin görün, yaşayın. Konya’da acentacı arkadaşım Semih Altan’dan Konya Rehberi Mehmet Dönmez’i talep edin. Muhteşem bir rehber.
Son gittiğimden bu yana oldukça gelişmiş buralar. Şehrin aklımda kalan imajı, mütedeyyin görünümü veren çarşaflı, sarıklı oranları eskiye göre çok daha az. Bazı semtlerde yok bile. Genç nüfus artmış. Üniversite gençliği oldukça fazla, yeni üniversiteler açılmış. Bu da, şehrin alışılagelmiş kültürünü değiştirmeye başlamış. Ramazan’da sokaklarda gündüz vakti pek kimseler yok. Ama akşamüstü, sokaklarda el ele dolaşan, kimi kırmızı saçlı, Piercing’li gençler, sigara içenler, az da olsa açık restoranlar beni şaşırtan görüntüler. Ama onların da sokakta masaları yok. Ramazan dışında da yazın dahi, kimse ne yediğinizi görmesin diye hep kapalı alanda yerlermiş Konyalılar. Bedesten muhteşem bir alışveriş bölgesi. Sanırım “Ahi’lik kültürü” burada yaygın. Bir ürünü bulamadığımızda, esnaf seve seve bizi bulabileceğimiz seçenekli dükkanlara götürüyor. Selçuklu Kongre Merkezi’ni gördüm. Türkiye’nin en büyüklerinden. Sürekli etkinlikler var. Konser, Tiyatro, Resital, büyük toplantılar vs. Bence çok başarılı.
EĞLENCE YOKSA TURİST KONAKLAMAZ…!
Kural bu, her yerde söylüyoruz. Ancak, bu şehirde eğlence mekanı yok gibi. Turist konaklamazsa, eğlenmezse para bırakmaz. Burada da turist sadece Mevlana’ya uğrayıp şehri terk ediyor. Onları, oyalayacak, eğlendirecek, hatta konaklama yapmasını sağlayacak etkinlikler gerekiyor. Yoksa, işte böyle ayran içer, pide yer, 30 TL bırakıp gider. Örneğin bizlerin Şeb-i Arus olarak tanıdığımız gün; “Düğün Gecesi” demektir. Mevlana’nın ölüm gününü “Hakk'a vuslat” yani “Yaratana Kavuşma” sayılmıştır. Sema gösterileri bu dönem haricinde sadece haftada bir, Cumartesi günleri var. Hafta içinde de olmalı. Doğunun “sıra gecesi” gibi, adı garip gelse de bu bölgenin meşhur “Oturak Alemi” eğlencesi var. Neden turistler için uyarlanmıyor? Oturak Alemi eğlencesinin içkilisi de, içkisizi de yapılsa, o zaman Turist burada konaklama yapar. Bu arada, yaklaşık 4’er milyon ziyaretçi ile Türkiye’nin en çok turist çeken müzesi Konya Mevlana müzesi ve İstanbul Ayasofya. Bu müzeler neden bedava anlamıyorum. En azından müze kartı harici ücret alınsa, yüzmilyonlarca TL gelirle tüm Türkiye müzelerini ihya ederiz.
SİLLE KÖYÜ
Frigler, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar ve daha nice kültürün izlerini taşıyan birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış 5000 yıllık bir yerleşke olan Sille köyüne gittik. Kiliseler, camiler, şapeller, çeşmeler, hamamlar ve mağara evler, kaya mezarları… Burası Konya’dan çok farklı bir kültür içeriyor. Sanırım kısa sürede Konya’nın en büyük turistik bölgesi burası olacak
GASTRONOMİ
Türkiye’nin her tarafına dağılmış olan Konya restoranları menülerini unutun. Çok farklı kültürlere ev sahipliği yapmış olan bu şehrin yemek kültürü de diğer komşu şehirlerinden farklı. Örneğin; Çebiç, Bamya, Tarhun, Arabaşı çorbası, Topalak, Bıçak arası, Tirit kebabı, Furun kebabı, Ekmek Salması, Dilber Dudağı, Bütüm et, Höşmerim Tatlısı bilinen lezzetli yemekleri.
Şehirde oldukça yoğun bir Suriyeli mülteci var. 150.000 resmi rakamlar ancak bunun 2 katı kadar mülteci olduğunu tahmin ediyorlar. Şehir, sanki Vakıflar şehri. Bazı semtlerde 3 tabelanın biri vakıf tabelası. Hele ki şimdi ramazan, her parkta vakıfların birer standı var, bağış, fitre ve zekat topluyorlar.
Konyalılar tarım alanlarına ev, apartman, villa yapmışlar ve yapmaya da devam ediyorlar. 40 sene sonra ekilecek alan, yemek bulamayınca beton yeriz artık…
Kelebekler Vadisi muhteşem. İçerisi adeta Tropik bir ada görünümü ve ikliminde. Tropik ağaçlar, bitkiler, şelale. Yüzlerce, binlerce kelebekle beraber yürüyorsunuz.
9.400 yıllık Neolitik Çağ ve Kalkolitik Çağ yerleşim yeri Çatalhöyük de bu şehrin Çumra ilçesinde. Ancak yeteri kadar tanıtımı yapılamamış. Maalesef şehre maddi bir değer sağlayamamış bu güne kadar.
Kısaca dostlar, bu şehre gelmek için çok neden var. Mevlana’nın çağrısını beklemeyin.
Saygılarımla