Hayli zaman oldu görüşmeyeli... Malum, yaz dönemi ve rehberler turlarda. Bu yazım hiç tarzım olmayan git gelli Doğu Karadeniz turları ile geçti. Yaz ayları için özellikle Adana' da yaşıyorsanız, bulunmaz bir Hint kumaşı niteliğinde adeta. İnsanlar yaz aylarında Akdeniz' de buharlaşıp uçmak üzereyken Karadeniz' de iliklerinize kadar donacağınız zamanlara şahitlik edebilirsiniz. İnanılmaz bir atmosfer.
Fotoğraf: Yaşar Alyar
Bazen bulutların üstünde hissedebilirsiniz kendinizi ya da bir uçakta. Bazen de çocukluğumuzda izlediğimiz çizgi filmlerin icinde; her an Heidi çayırlardan fırlayacakmış gibi. Alabildiğine balta girmemiş ormanlar ve biranda başlayan alpin çayırları görülmeye değer. Karadeniz yaylaları dediğimizde ilk akla gelen Uzungölden ya da Ayderden bahsetmiyorum.
Fotoğraf: Yaşar Alyar
Çünkü artık oraların bir esprisi kalmadı; maalesef şehir merkezlerine dönüşmüş durumda ve oldukça kalabalık. Daha daha da yükseklerden ve kendinizi ormanların içinde bulacağınız doğa harikalarından bahsediyorum. Mesela Pokut Yaylası'ndan, Elevit Yaylası'ndan, Yedigöller'den, Palovit Şelalesi' nden, Karagöl' den, özellikle 2600 rakımdaki yüzen adalara sahip Koçdüzü Yaylası' ndan, Avusor Yaylası'ndan ve yükseklere çıktığınızda sayamayacağımız kadar çok dünyadaki cennetlerden bahsediyorum. Doğasıyla, kültürüyle, giyim- kuşam tarzlarıyla, türküleriyle, asırlık ahşap evleriyle, ilginç yemek kültürleriyle ve aman Allah'ım nasıl unuturum dans ederken müthiş eğlendiğim horonlarıyla Karadeniz' e aşık olup dönüyorsunuz.
Fotoğraf: Ahmet Karaman
Ve çok sık duyduğum şu ki; insanlar Karadeniz' e defalarca geliyorlar ve önümüzdeki yıllarda tekrar gelmeyi planlıyorlar haklı olarak. Durum müthiş. Ne yalan söyleyeyim ben bu zamana kadar böyle her hafta her hafta Karadeniz yapmamıştım hatta bünyem nasıl dayanır diye de korkuyordum işin doğrusu. Ama bağımlılık mı yapıyor nedir, müptelası oldum resmen. Yaz günü o buz gibi havayı iliklerimde hissetmeden de, oksijeni içime çekerken nefessiz kalmadan da yapamaz oldum. Komik gelebilir ama kendilerine özgü baş bağlaması ve dilleri olan, üstelik fırıncılık ve pastacılığı bütün Türkiye' ye yayan Çamlıhemşin de yediğimiz hemşin helvası yok mu; vallahi olsa da yesek modundayım. Söylemesi ayıptır yazın kaybettiğim bütün kiloları geri kazandım.
Sabah sabah yapılan doğa yürüyüşleri ve mutlaka her adımda karşımıza çıkan ahududu, böğürtlen ve dağ çilekleriyle karnınızı doyurmak mümkün. Nefisler. Ne doğa yürüyüşleri ne de vurulan horonlar işe yaramıyor. Doğa acıktırıyor. Enteresan yemek kültürlerinden mıhlamayı, kayganayı, turşu kavurmasını, her şeyde hamsiyi kullanmalarını ama en çok da mısır ekmeğini şimdiden özledim. Şuan özlemimi birazcık da olsa bastırması için Karadeniz müzikleri ile idare ediyorum, en damarından. Karadeniz de başka bir olgu daha var; neredeyse her dere ve her kasabası ile ilgili bir türkü var. Ve siz şarkılarda duyduğunuz yerlerden geçince aklınıza öyle bir isim geliyor ki; evet hayatımızdan gelip geçen bir Kazım Koyuncu var, ruhu cennette huzur bulsun. Çok severim ve duygulanırım.
Fotoğraf: Ahmet Karaman
Karadeniz ' in insanları çok acayipler. Herhalde kendileri ile dalga geçebilen, hayat enerjileri yüksek, espri gibi yaşayan başka bir bölge daha yoktur. Hemen çok sıkı dostluklar kurabiliyorlar. Hesap ödemek için ciddi kavgalar eden insanlar. Hele kadınları çok değerli. Hem çok çalışkan, hem anaç hem de güçlü ve savunma iç güdüleri fazlasıyla gelişmiş insanlar. Sakın onlara efelik yapmayın. Küçük bir tavsiye
Karadeniz turu yapmadıysanız önümüzdeki yaz ayları için kesinlikle bir gidin. Zaten devamı gelecek. Doğa ve coşkulu horonlar sizi çağırıyor. Bi kulak veresun!!!