Bilen bilir, ben Büyükada’cıyımdır. Düne kadar, yüzmeyi öğrendiğim Marmara’dan başka deniz de tanıma(m)azdım. Ama, Marmara’yı deniz değil, çöplük olarak gören zihniyet sayesinde müsilaj belası da gelince daha fazla direnemedim, sonunda her beyaz Türk gibi benim de yolum Bodrum’a düştü. 1976’dan beri, her fırsatta gelip, gittiğim yerdir Bodrum, en bakir halini de biliriz, bugününü de gördük. Ev ve arsa fiyatları, kiralar uçmuş, gitmiş. Buralara yokluk, enflasyon, hele pandemi hiç uğramamış. Bodrum’da 2 göz evi olana kral gözüyle bakılıyor, hele ki kaldığın yerde plaj varsa senden havalısı yok. Gelelim Bodrum’daki, son durumlara ;
Bodrum’da kimse maske takmıyor, sosyal mesafe hak getire, masalar, insanlar, plajdaki şezlonglar dip dibe. Restoranlarda Covid önlemi diye bir şey kalmamış, herşey açıkta, kolonya bile vermiyorlar. Anlayacağınız ortamda bir "yan gel yat, keyfine bak" havası, insanlar “benden sonrası tufan” modundalar. Böylesi bir sorumsuzluğa 5 doz aşı olsan ne yazar?
Yol daha Torba kavşağına gelmeden, 3 kilometre öncesinden tıkanıyor. O andan itibaren adım adım trafik belası başlıyor. Suçlu kim; Trafik ışıkları mı, döner kavşaklar mı, belediyenin beceriksizliği mi, yayalar mı, araçlar mı filan diye düşünmeye gerek yok, 250.000 kişilik altyapıyı, bir milyon kişi kullanırsa sonuç böyle oluyor! Trafik belasını koyalım bir kenara, Bodrum’da ciddi bir su sorunu da var. Mevcut alt yapı yetmiyor, işletmeler çaresiz taşınma su ile değirmen döndürmeye çalışıyor. Bodrum, Yalıkavak, başta, hemen her yerde (siteler dahil) otopark sorunu tavan yapmış durumda, bunun da maalesef çözümü yok.
Çarşıya çıkalım desen o başka bir alem, Bodrum, açık ara Türkiye’nin en pahalı yeri. Herkes, her malı tutturabildiğine satıyor, son tahlilde bu bir arz-talep meselesi. Bir milyon alıcı olursa, haliyle fiyatlar da uçuyor. Şimdi bayram furyasını bekliyoruz, en az 250 bin kişi daha gelecekmiş. Bu da “ekmek dahi bulunamayacak” demektir.
Evler ve plajlar dolu, ama Oteller henüz boş, bayramı ve sonrasını bekliyorlar. Eskiden Bodrum Oteli dediğin, pansiyondan hallice, mütevazi tatil köyü tadında, orta ölçekli, hesaplı yerlerdi. Şimdi öyle mi; İstanbul’da dahi olmayan, en pahalısından zincir Oteller başta olmak üzere ciddi bir yatırım furyası var. Fiyatlar uçmuş ki ne uçmuş, Antalya’da bir hafta tatil fiyatına burada gecelik oda satıyorlar (üstelik fiyata sadece kahvaltı dahil).
Lüks siteler, rezidanslar, AVM’ler, özel plajlar, Marina’lar filan Ortalık yıkılıyor. Belli ki Bodrum yakında Ibiza, ya da benzeri sosyetik tatil merkezlerinin başını fena ağrıtacak, hele ki pandemi belası bittiğinde Bodrum sahillerinde ya da açıklarında bolca şöhret ağırlayacağız. Eskiden, 60 gün sezonu olan Bodrum 365 gün turizm hizmeti vermek için hazırlanıyor ve büyük ihtimal, başaracak.
İzleyelim, görelim.
Cemal Kızıltan
Kurucu Moderatör
TURSAPNET