Neredeeen nereye; Kooperatifler ve Pansiyonlar diyarı Bodrum’dan über, süper, hiper lüks Otellerle dolu Bodrum’a jet hızıyla geçiş yaptık. Her ne kadar alt yapı, üst yapıya yetişemese de Bodrum’da gözle görülür bir değişim yaşanmakta. Bu gelişmeler sadece turistik anlamda değil, Bodrum son yıllarda, büyük şehirlerden genciyle, özellikle de yaşlısı ile ciddi bir göç aldı. Bu sayede Hastane, AVM, Marina, haliyle Market sayısında önemli artışlar oldu. Kent kültürüne yönelik yatırımlar başladı (bu vesile ile Casa Del Arte Otelinin sahiplerine, Bodrum’a kazandırdıkları modern kütüphane ZAİ’den ötürü teşekkürü borç biliyorum). Savra Oteli benzeri, doğal ortam ile sanatı harmanlayan konsept Otel yatırımları başladı. Bu da demektir ki Bodrum üçüncü yaş turizmine en hazır turizm bölgemiz, bakalım gelecekte, bu konuda kimler nasıl yatırımlar yapacak ve turizm sezonunu tüm yıla yaymayı başaracak?
Bunca yatırımın ucu elbette bir şeylere dokunacaktı, öyle de oldu; Mandalina bahçeleri kesildi, ormanlar yakıldı, cennet sahiller parsel parsel satıldı, sonuçta doğa ile denizin arasına beton set misali Oteller dikildi.
“Yahu arkadaş sen turizmci değil misin, bu Oteller olmasa ne satacaksın?” diyenler olacaktır.. Evet turizmciyim, 36 senedir ekmeğimi bu işten kazanıyorum, ama 3 kuruş fazla kazanacağım diye yapılan doğa katliamlarına göz yumacak değilim! Tamam bu ülkede turizm master planı hiçbir zaman olmadı, ama Bodrum’da bina yapmanın bir kuralı, raconu vardı, bunu hiçe sayıp kafalarına göre binaları dikenleri de alkışlayamam.. Bodrum’a her gidişimde, Güvercinlik’ten geçerken kafamı artık sağa çevirmiyorum, Bir zamanlar Ilıcak ailesine ait olan ve birkaç bungalov diktiler, doğayı rezil ettiler diye yaygara kopardığımız Çomça mevkiinde, sırf daha fazla alan kazanmak için, ormanın cayır cayır yakıldığı, üstüne yüz milyonlarca Dolar harcanarak dikilen Otelleri görünce yüreğim daralıyor.
Geçen akşam, sırf merakımdan o bölgedeki otellerin en iddialısı olan Lujo Otele gidelim dedim. Web sitesine bakınca iddialı bir a’la carte mutfak ve restaurant seçenekleri ile sanatı ön plana alan yaklaşımları ilgimi çekmişti, hele bir de o akşam Caz müziği olduğunu duyunca kararım kesinleşti. Bunca yılın turizmcisiyiz yaa eşime “Yandex’e gerek yok, ben yolu biliyorum” dedim, ama pişman oldum. Otellere balya balya dolarları döken zihniyet iş yönlendirmeye gelince Papatya Pansiyon kadar olamamış, resmen kaybolduk. Yandex’te bizi tarlalara sürünce köylülerden yardım istedik, zar zor yolu bulduk. Aynı yönlendirememe zaafiyeti Otelin girişi içinde geçerli, önce aşağılara gittik, sonra geri dönüp, güvenliğe geldik. “Niye geldin, sen kimsin” sorgulamasını atlattıktan sonra kapıdaki arkadaşlar “sizi önce reception’a alalım” dediler, “ne alaka” ama neyse enseyi karartmayalım, gittik reception’a, oradaki arkadaş “günlük kullanım mı” diye bir soru sorunca bende “Oda almayacağız, paramızla bir şeyler yiyecek, biraz müzik dinleyip gideceğiz” dedim. Şöyle bir tipime baktı, “Hımm, o halde sizden yarım günlük kullanım bedeli alacağız, açık büfeden yemek yiyip, konseri izleyebilirsiniz” dedi, “ne kadar ödeyeceğiz?” diye sorunca da “kişibaşı 200 avro” diye yanıtladı. Teşekkür ettik, Lobby’i birbirine katan 10 kadar rus çocuğun sesleriyle çınlayan ortamdan sessizce ayrıldık.
İnanın rakama takılmadım, söylenenlere göre tesise 170 milyon dolar yatırım yapılmış, elbet bir şekil çıkartmaya çalışacaklar, benim derdim başka, bu kadar iddia ile açılan otelde insan biraz tutarlılık arıyor; “Örneğin restoranlarımızın hiçbirinde açık büfe yok. Şeflerimiz tüm siparişlerinizi size özel hazırlıyor. Siz sadece birbirinden güzel ve özel restoranlarımızın hangisinde yemek istediğinizi seçiyorsunuz” diye web sitende esip, gürleyip, sonra da bana “sizi Otelimizin açık büfesine alalım” dersen, bende “hani bu otelde açık büfe yoktu” dediğimde “n’apalım müşteri istiyor” diye kıvırırsan kaybedersin. Otele onca parayı döküp, adam gibi yönlendirme yapmazsan, yollara standart güvenlik önlemleri konmasını sağlayamazsan ayıp edersin, bunca parayı döküp, güvenlik elemanına eğitim vermezsen, müşteriyi (ya da acentacıyı) araç içinde sorguya çektirirsen paranı çöpe atmış olursun.
Yazımı Lujo Otelin web sitesindeki “Değerlerimiz” başlıklı bölümünden bir alıntı ile bitiriyorum; “Kalite asla tesadüf değil, akıllı bir gayretin sonucudur”. Aferin, bak ne güzel, doğru bir hedef bulmuşsunuz, hazır yazmışken biraz da içselleştirseniz her şey daha güzel olacak.
Cemal Kızıltan
Kurucu Moderatör
TURSAPNET
NOT : Başlamadan biten Lujo maceramız yüzünden aç kalacak değildik, girdik Güvercinlik’e, deniz üstündeki Doy Doy Restaurant’da harika bir yemek yiyip, keyfimize baktık.