Haberi duyduğumda pek çok kişi gibi benim de içim cız etti; Fransa'nın sembolü olarak gösterilen ve savaşlara rağmen ayakta kalan, dünyaca ünlü 856 yıllık Notre Dame yanıyordu. An itibarıyla yangın söndürüldü, ama yapı büyük ölçüde zarar gördü. Yangının sebebi henüz bilinmiyor, resterasyon çalışmalarından çıkmış olabileceği üstünde duruluyor.
Bazı yapılar vardır, değerleri ait oldukları ülkenin sınırlarını aşar, dünyaya, insanlığa mal olur. Victor Hugo’nun ölümsüz eseri Notre Dame’ın Kamburu isimli ölümsüz eseri ile şöhreti katlanan Notre Dame Kilisesi de böyle bir yapıdır. Tarihi kilisedeki yangın ve 93 metre yüksekliğindeki kulelerinden birinin çöküş anı hafızalardan silinmeyecek kadar trajik bir görüntü idi. Bu vesile ile belirtmek isterim; Allah’tan Fransa’da sağduyulu insanlar vardı ve ABD başkanı Trump’un “yangını söndürmek için havadan tankerlerle su atın” gibi cahilce önerisine uymadılar, havadan dökülen tonlarca suyun darbe etkisi ile bütün binanın yıkılacağını öngörerek, yangına geleneksel yöntemlerle müdahale edip, hiç olmazsa çan kulesi ile ana binayı kurtardılar.
Kilise bir şekilde yeniden restore edilecek, bu arada Victor Hugo’nun eserindeki kahramanlar kilisenin zangoçu Quasimodo ile çingene kızı Esmeralda’nın aşkları dünyanın dört bir yanında sergilenmekte olan müzikallerde yaşamaya devam edecek. Bizde bu talihsiz olaydan yol çıkarak kendimize dersler çıkartmalıyız. Kültür varlıklarımız, geçmişten geleceğe aktarılan ortak mirasımızdır. Bu eserler Türkiye coğrafyasında var olmuş ve iz bırakmış medeniyetleri bizlere anlatan ve ortak tarihimizi anımsatan çok değerli ipuçlarıdır. Zamana ve şartlara meydan okuyarak, günümüze dek ayakta kalmayı başaran bu yapıların yok olup gitmesine izin veremeyiz. Onları korumak ve gelecek nesile aktarılmasını sağlamak önce devletin, sonra da biz turizmcilerin öncelikli görevlerindendir (Ancak bu katkı sabık TURSAB Başkanının yaptığı gibi bekçilere kıyafet almak, girişe turnike koymak şeklinde anlaşılmamalıdır).
Tarihi eserlerin yok oluşunun en önemli sebeplerinden biri Notre Dame Kilisesi örneğindeki gibi yangındır. Bizden örnekler verirsek; Yakın dönemdeki Haydarpaşa Garı, Galatasaray Üniversitesi, Ortaköy’de bulunan Gazi Osman Paşa Ortaokulu yangını, daha gerilere gidersek Esma Sultan, Çırağan yangınları tarih ağacımızdan budanan dallar olarak zihinlerde duruyor. Bu gibi yapıları koruma amaçlı önlem almak yeterli değil, bu önlemlerin binanın genel yapısı ile uyumlu olması, görünümü bozmayan malzeme ve teknikler kullanılması gereklidir. Genelde resterasyon işleri bina sahibi ya da işletmecisinin talepleri doğrultusunda ve illa ki kısıtlı bütçe ile gerçekleştirildiğinden yangına karşı önlemler ihmal edilmektedir. Öte yandan, tarihi yapıların çoğunda yapının kendine özgü mimarisi nedeniyle söndürme sistemleri kurulması zordur, modern yapılarda kolayca çözülebilecek birçok problem, tarihi tip yapılarda çözülememekte ya da astarı yüzünden pahalıya gelebilmektedir.
Tarihi eserler olarak sınıflandırabileceğimiz dini yapılar, saraylar, kütüphane ve müzeler için tek risk yangın değil; Dolmabahçe Sarayı örneğindeki gibi rutubet ve benzeri iklimsel koşullar ile yapıyı oluşturan elemanlardaki çürüme ve bozulmalar da önemli, aynen hırsızlık, yağma gibi risklerin göz ardı edilmemesi gerektiği gibi.. Ama yangın hızı ve yıkıcı gücü nedeniyle bu tip tehlikelerin en ciddi olanıdır. Bu nedenle tüm yönetmelikler yangın olasılığını azaltmak ve tehlike halinde güvenli ve hızlı tahliye üzerine yoğunlaşmıştır. Kültürel mirasın yangın güvenliği ile ilgili özel yönetmelik sadece İtalya, İsviçre ve Portekiz’de bulunmakta, bizde ise 2015 yılında standart yönetmeliğe “Tarihi Yapılar” adı altında bir kısım eklenmiş ve kısmen de olsa bazı eksikliklerin giderilmesi sağlanmış. Ülkemizde kağıt üstünde çözüldüğü sanılan sorunların insan marifeti ile nasıl aşıldığının somut örnekleri vardır. Hatalı elektrik tesisatları, yere atılan sigara izmaritleri, elektrik sobası veya su ısıtıcılarının yanlış kullanımı, standart dışı armatürler, binada yapılan tadilat esnasında oluşabilecek yangınlar ne yazık ki sıklıkla yaşanmaktadır. Öte yandan, yangına sebep olabilecek riskler yerel koşullar ile de bağlantılıdır. Dar sokaklar, kaçak elektrik kullanımı, çalışanların yangına karşı önlem bilgisi ve mücadele potansiyeli, yerel itfaiye gücünün imkanları ve deneyimi konularındaki sabıka kaydımız da ortada, hatta kimilerine göre en iyisi babadan kalma yöntemle çıkarken şalteri kapatmak.
Şaka bir yana, önlem almaya başlarken yararlanılabilecek en önemli ve değerli kaynağın itfaiyenin tuttuğu yangın raporları olduğunu düşünüyorum. Dünyadaki doğru yönetmelik ve uygulamaları örnek alıp, bunları ülkemiz gerçeklerine uygun olarak birleştirdiğimizde kültürel değerlerimizi koruyacak bir prosedür oluşturmak mümkün olacaktır. Bunu da daha geç olmadan yapmak, kişileri eğitmek ve düzenli tatbikat yaparak en kötüye karşı daima hazır olmak öncelikli sorumluluğumuz olmalıdır.
Cemal Kızıltan
Kurucu Moderatör
TURSAPNET
Not : Bu yazıyı derlerken uluslararası makaleler, Türkiye’deki ilgili kanun ve yönetmelikler ile Doç Dr Mustafa Özgünler’in araştırmalarından yararlanılmıştır.
Tanış(acağımız)tığımıza memnun oldum Cemal beykardeşim,geç olması hiç olmamasından iyidir ,tüm makalelerinizi okuduktan sonra,sizin konunuzla ilgili bazı deneyim ve fikirlerimi derleyip size iletme fırsatı arayacağım.